Uzun süredir neden yazmadığımı biliyorsunuz. Son yazdığım yazı, gerçek olduğunu sandığım bir “Rüya” ile ilgiliydi. Evet o geceyi asla unutamam. Ve aradan onlarca gün geçmesine rağmen hala o gece onun sesini duyduğuma adım gibi eminim. Yazdığım o yazının sonunda hatırlarsanız, “o var olana kadar ben yokum dostlar” demiştim. Ve galiba sözümü de tuttum sevgili dostlar. Bakın 16 Hazirandan bu yana tek bir satır karalamamışım. Ta ki rüyam gerçek olana kadar…
Geçmiş günlerden bir gece;
Onun yüzünü görmeyeli uzun zaman olmuştu. Ve ben hala gün saymaya devam ediyordum. 27 günden fazla bir süredir onun yüzüne hasret kalmıştım. Evet sesini duyuyordum, evet onunla mesajlaşabiliyordum… Fakat bunların hiç biri özlem duygularımın kaybolmasına yetmiyordu. Bazı geceler kah alkol alarak kafayı buluyor, bazı geceler de içmeden derin düşünceler ve hayallerle kendimden geçiyordum. Fakat o bilinen gerçek, gün aydınlandığında bir tokat gibi yüzüme çarpıyordu… O hayatımda hala yoktu. Hayat sanki koca bir boşluktu. İki üç günde bir de olsa geceleri beni telefonla arıyordu. Tabi ben her gece 12’den sonra telefonu yanıma koyup siyah ekranına bakarak onun aramasını bekliyordum. Ama o bunu nerden bilecek ki? Çoğu gece ümidi keserek çok yatağa girdiğim olmuştur. Ve uyku uyamadığım o gecelerde sadece bir mesaj gelirdi; “geç olduğu için aramak istemedim, uyumuşsundur, iyi geceler…” Halbuki onun sesini duymadan uyumak ne mümkündü… Ben sadece aramasını bekliyordum, arayamıyordum. O cesareti bir kaç gece dışında hiç gösteremedim. Çünkü ben bir yabancıydım. Onu rahatsız etmek benim neyime? Bu şekilde kaç ızdırap dolu gece geçirdiğimi hatırlamıyorum bile dostlar. Her neyse, evet geçmiş günlerden bir gece… Telefonum çaldı. Ekranda onun fotoğrafı. Hemen açtım telefonu. Geliyorum İstanbul’a dedi. Önce kulaklarıma inanamadım. Tekrar söyledi… Bütün çekilen çileler son bulacaktı. Ona kavuşmama sadece 24 saatten biraz fazla zaman kalmıştı. İçimi tarifi olmayan bir heyecan kaplamıştı. Ne yapacağımı bilemez olmuştum bir anda.
Tahmin ettiğiniz gibi uyku uyuyamadım o konuşmadan sonra sevgili dostlar. O geceki heyecanımı asla unutmayacağım. Ve o da sözünde durdu, sabahın bir köründe İstanbul’a iner inmez benimle buluştu…
5 gün süren bir Rüya;
O farkında değildi ama taksiden inerken bile camdan onu seyrediyordum… Kalbim deli gibi çarpmaya başlamıştı bile. Heyecandan ne yapacağımı şaşırmıştım. Binaya girmesini ve kapıya gelmesini bekledim. Zile basmadı. Sadece kapıyı hafifçe tıklattı. Ve kapıyı açtığım an karşımda kanlı canlı o duruyordu. Günlerdir hasretini çektiğim kadın. Aşık olduğum kadın. Ne yapacağımı bilemedim. Korka korka sarıldım ona. Sonra cesaretlenip daha sıkı sarıldım. Saçlarını kokladım uzun uzun. Sanki yeniden dünyaya gelmişim gibi içimi huzur kapladı onu her kokladığımda. Kalbim deli gibi çarpıyordu… İşte o sabahtan itibaren rüya gibi bir 5 gün geçirdim sevgili dostlar. Aşık olduğum kadına sarılmak, onu koklamak, onun gözlerine bakmak, yüzünü sevmek, elini tutup yürümek, onunla beraber hayaller kurmak… Aylardır özlemini çektiğim, hayalini kurduğum her şey gerçek olmuştu. Rüyam gerçek olmuştu. Fakat sayılı gün çabuk geçer derlerdi de inanmazdım. Gerçekten öyleymiş. Büyülü günlerin de bir sonu oluyormuş. Ayrılık günü gelip çatmıştı… Bu kez bir öncekinden farklı olarak “hayatımda seni istemiyorum” diyen kadın yoktu. Benimle bir çok şey paylaşan, yanında huzur bulduğum bir kadın vardı. Evet ayrılık vardı, ama bu kez geçici bir ayrılık olacaktı bu…
Yine geçmiş günlerden bir gece;
Artık daha sık sesini duyuyordum onun. Geceleri daha çok konuşur olmuştuk. Ve artık daha rahat mesaj atıyor, daha rahat arıyordum onu. Daha mutlu bir insan olmuştum. Ama hala onun hayatında bir yabancıydım. Aramızdaki şeyin ne olduğunu hala netleştirememiştik. Sevgili miydik? Evet ben seviyordum, evet ben aşıktım ve evet hayatımdaki tek kadın oydu… Peki ya ben neydim onun için? Onun erkeği miydim? Onun sevgilisi miydim? Belirsizlikler hala devam ediyordu. Ama ben mutluydum, çünkü istediğim an ona rahatça ulaşabiliyordum. Bana sevgilim demese bile, onun hayatında başka bir erkeğin olmadığını çok iyi biliyordum… Bunu bana kendi ağzıyla söylediği o günden beri kafam ve kalbim o kadar rahattı ki. Huzur böyle bir şey olsa gerek diyor minnet duyuyordum olan biten her şeye…
Mesaimin 11’de bittiği bir gece eve giderken yeniden onun sesini duymak istedim. Telefonumu çıkardım ve yolda yürürken onu aradım. Telefon çaldı, çaldı, ve ardından meşgule düştü. Akabinde bir mesaj; “konuşacak durumda değilim”… Halbuki her zaman bana şunu derdi; beni istediğin zaman arayabilirsin. Ve onu istediğim zaman arıyordum ve o da açıyordu. Ama bu gece bir şeylerin yolunda gitmediğini düşündüm. Biraz içerledim. Ve bir daha rahatsız etmedim. Belki müsait olduğunda o arar beni dedim. Ama olmadı, aramadı. Gerçekten kırılmıştım. Yatağıma yatarken yine telefonun siyah ekranına bakarak uykuya daldım. Ama ne arayan ne de soran vardı. Olsun dedim. Yarın duyarım sesini…
Gecenin bir yarısı telefonum çalmaya başladı… Ekrana baktığımda onun fotoğrafını gördüm. Kendi kendime; “bu saatte ne alaka?” Diye sordum. Dürüst olayım açmadım. Dedim ya; kırılmıştım. Ve zaten bu saatte uyuyacağımı da biliyor. Neden arıyordu ki? Sabah mesaj atar uyuduğumu söylerdim diye düşündüm… Telefon sustuktan hemen sonra tekrar çalmaya başladı… Bu kez dayanamadım ve açtım. Söylediği ilk cümle; “bana kırıldın mı telefonu açmadım diye” oldu. Yalan söyledim. Hayır kırılmadım, uyuyordum dedim… “o zaman kapıyı açta beraber uyuyalım” dedi. Gecenin bir yarısı yapılacak en kötü espirilerden biriydi belki de bu. Zaten onu her gün özlüyorken bir de üstüne böyle bir söz açıkçası pek hoşuma gitmemişti. İstanbul’a geldiğinde beraber uyuruz dedim. Ve cümlemi bitirdiğimde karşılık verdi; “beni kapıda mı bekleteceksin?” Bu kadar uzatmaya da gerek yoktu. Oyun oynama benimle dedim ve ona iyi geceler dileyip telefonu kapattım. Ve ardından…
Kapı zili çaldı dostlar. Gerçekten bu kez gecenin bir yarısı; belki onun sesini duyduğumu sanmadım ama kapı zilini çok net duyabiliyordum. Ve bu duyduğum kapı zilinin rüya olmadığına yemin edebilirdim. Telefonu elimden yatağa fırlattım ve bir hışımla kapıya koşup açtım… Gerçekten de gecenin bir yarısı karşımda o duruyordu. Ve yine kanlı canlı bir halde o güzel yüzüyle karşımdaydı… Tabi ki inanamadım. İçeri girer girmez ona sıkıca sarıldım. Bu kez biraz fazla sıkmışım ki canı yandı. Ama kesinlikle rüya değildi ve o bana kalbimin zor kaldıracağı bir sürpriz yapmıştı…
Söz verdiğim gibi o var olana kadar yazmadım sevgili dostlar. Var olmaktan kastettiğim şeyin ne olduğunu da size kısaca açıklamak istiyorum. Evet o hep vardı. Benden yüzlerce kilometre uzakta olmasına rağmen, telefonda, mesajlarda, maillerde, fotoğraflarda her yerde o hep vardı. Ama ben onun hayatında var mıydım? Evet vardım ama benim ona baktığım gibi o bana bakıyor muydu? Bana yaptığı sürprizin ertesi gecesinde onun bana aylar önce sormuş olduğu soruyu bu kez ben ona sordum sevgili dostlar…
“Biz Neyiz?”
Aylarca doğru zamanı bekledim. Aylarca cesaretimi toplamaya çalıştım. Aylarca onu koşulsuz sevdiğimi ona anlatmaya çalıştım. Ve sonunda tüm cesaretimi toplayıp, ona bu soruyu sorabildim… Ve kulaklarıma inanamayacağım o cevabı onun dudaklarının arasından aldım.
Ben artık varım dostlar…
Çünkü rüyam gerçek oldu. Kadınım benim oldu.
Sevgilerle…
“Onur SUSAN”
Senin yanındaki huzuru sevdim ben adam.. o huzurun içinde dert yok, acı yok, üzüntü yok, acaba mı yok, keşke yok.. mesela keşke yok derken düşündüm de keşke ayrılmasaydık keşke biz neyiz diye sorduğumda o cevabı vermeseydin demiyorum.. vakit buymuş.. vakit bu acılarla deneyimlenme vaktiymiş meğer.. her insan için farklı olan acıyı biz de farklı yaşayıp bu zamana ermişiz.. ondandır ki keşke bile yok.. iyiki var.. umut var.. bazen çok zordur o umudu yeşertmek.. bazen gelmeyecek sanırsın yok olanı.. bazen bir girdaptasındır yolun sonu karanlıktır.. diptesindir iki halde de.. bir ışık görürsün; o sana umuttur.. karşındaki için de daha farklı umuttur.. ama umut yeşildir, bahardır, bazen ilk bahardaki bir ağaç gibi hassas ama güçlü tutanmak için sebebi var çünkü yaz var önünde, bazen sonbahar gibi güçlü ama kışa geldiği için kırılabilir.. umut iyi gelir.. iyi geldin adam.. hoş geldin sevgili.. bende başımı omzuna yaslamaya, hayata yeniden başlamaya, bağında bahçende pınarlarında içimi yıkamaya geliyorum.. umuyorum ki hayat bana bu umuttan kopacak acılar deneyimletmez.. umudum senin aşkın.. ona tutunmaya geliyorum!
BeğenLiked by 1 kişi