Alarm çalıyor… Laptop’um gece kendiliğinden kapanmış. En son hatırladığım Youtube’da abone olduğum bir kanalın son paylaştığı videoyu seyrettiğim. Sanırım gece 02:00 civarıydı. Peki bu alarm neden sabahın 6’sında çalıyor?
Sonraki alarma kadar biraz daha uyumak en iyisi…
Ne çabuk! Yine o iğrenç ses kulağımı tırmalıyor… 08:00’mi? Tamam. Şimdi oldu. Uyanma zamanı… Bugün antrenman yapmalıyım. Son bir kaç gündür antrenman yapmayı çok ihmal ettim. Elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmeliyim. Ama önce kettle’ı kontrol etmem lazım… Güzel. Sıcacık bir kahveye sanırım yeryüzünde kimse hayır diyemez… Neden bu kadar uzun sürdü tuvaletimi yapmam? Gece bir damacana su içmiş olmam lazım. Öffff! Haydi bit artık…
Evet… Su da kaynadı. Güzel bir Nescafe ve kitap keyfi. Ama şu lanet olası kitabı bitirebileceğimi hiç sanmıyorum. Platon’un yaşamında hiç mi uğraşacak işi yokmuş? Felsefe yapmayı seçmiş. Her çeşit kitabı okurken zevk alıyorum ama felsefe kitaplarında sınıfta kalıyorum. Herhalde bu yıl içinde bitiririm bir şekilde bu kitabı. Neyse okumadan olmaz. Evet sevgili Platon. Devam et bakalım Adeimantos ile diyaloglarına. Ben de çözmeye çalışayım seni.
Oooo. Kahvaltı zamanı. Haydi Onur! İdeal devlet yapısının Platon çözememiş sen mi çözeceksin. Önce kendi yaşamına bak sen. Bırak felsefe yapmayı. Kahvaltı önemli sonuçta. Antrenman yapacağım için güzel beslenmem şart. Bir de sonrasında akşam geç saatlere kadar mesaim olduğunu düşünürsek…
5 Dakikayı geçmez? Saymaya başla! Kendi kendime her duş öncesi konuşurum. Hızlı duş almak en sevdiğim şeylerin başında gelir. 300 saniyeyi geçtiğini şu ana kadar görmedim. Tabi uzun banyo keyiflerim ayrı. Fakat şu an 5 dakikayı geçmemesi lazım. Daha antrenman yapacağım ve mesaiye başlayacağım. Neden bu kadar uyuşuk hareket ediyorum ki?
Bugün gri t-shirt giymek istiyorum. Renk skalam o kadar fazla ki… Gri, beyaz ve lacivert. Ne kadar da yaratıcı ve çeşitli bir moda anlayışı öyle değil mi? Haydi Onur oyalanma daha fazla. Çantanı tak sırtına ve kulübün yolunu tut. Güzel bir antrenman seni bekliyor. Formda kalman lazım öyle değil mi?
- Kolay gelsin arkadaşlar.
- Hoş geldiniz Onur bey. Teşekkürler.
Antrenman. Antrenman. Ve antrenman… Neden yıllardır yaptığım halde sevmiyorum antrenman yapmayı. Bir türlü çözemedim şu paradoksu. Hem antrenman yapıyorum hem sevmiyorum. Hem de vazgeçmiyorum. Kendimle çelişiyorum. Neyse ki pas geçmedim ve yaptım. Göbekli bir erkeği kimse beğenmez öyle değil mi? Bravo Onur! Yaşam felsefene bayıldım.
Ve işte ikinci duş… Saymaya başla Onur. 300 saniyeyi geçmeyecek. Tam 5 dakika süren var. Ve zaman başladı!
Ve işte mesai. Saat 14:30. Bugün yine kapanışım. Satış toplantısı, hedefler, Fitness raporları, bekleyen işler vs… Seviyorum bu kulübü. İyi ki buraya gelmişim. Evi de taşıdığım iyi oldu. Yoka gidip gelmek tam bir eziyetti. Neyse şu raporları hazırlayayım da satışa destek olayım.
- Arkadaşlar sanırım bu satış masasını seviyorum. Benim kaderim bu. En azından kulübe girip çıkanları buradan daha iyi görüyorum.
- Evet Onur bey, sizin kaderiniz bu. Satış masası sizin hep iş hayatınızda var olacak.
- Neyse, çaktırmayın… Haydi aramalara devam.
Yemek yemem lazım. O kadar antrenman yaptım ve henüz bir şeyler yemedim. Antrenman boşa gidecek. Açlıktan ölmek üzereyim. Bu arada ben neden bu kadar çok acıkıyorum? Halbuki kahvaltımı da iyi yaptığımı düşünüyorum. Kesin kurt var midemde.
Ve tekrar satış masasındayım… Yemek molamda son buldu…
“ Ve bu satırları yazarken o an yeniden gözlerimde canlandı… Otomat makinesinden su alıyordu. Özel dersi için kulübe gelmişti. Eğitmeni içeride onu bekliyordu… Bir an için ona baktım ve…”
- Merhaba. Siz bana bir şikayette bulunacaktınız değil mi?
- Evet.
- Lütfen söyleyin… Dinlemek istiyorum sizi.
- Aslında şikayet olarak düşünmeyin. Geri bildirim diyelim buna.
- Lütfen devam edin.
- Söylemek istediğim iki şey var aslında.
- Dinliyorum sizi.
- Birincisi şu. Benim Cadde kulübünde de üyeliğim var. Gözlemlerime göre sanki orada eğitmenler biraz daha ilgili gibi. Burada eğitmenlerden o ilgiyi göremedim gibi gelldi bana.
- İkincisini de söyler misiniz?
- Tuvaletlerinizde koku var. Ne olduğunu çözemedim ama hoş olmayan gider kokusu var.
- Geri bildiriminiz için çok teşekkür ederim…
“ Bilmiyordum… Hayatımda iz bırakacak bir kadın ile ilk diyaloğumun bu şekilde olacağını asla ama asla bilmiyordum. Aklımın ucundan bile geçmezdi bu diyaloğun hayatımın unutulmaz anlarından biri olacağı… “
Öyle bir kadının gözlerine bakarak konuştum ki o gün sevgili takipçilerim; sonrasında ne olacağını bilmeden masum bir diyalog kurdum onunla. Ölene kadar unutmayacağım anlara bir yenisini ekledim o gün onun o güzel gözlerine bakarak konuştuğumda. Bilmiyordum dostlar inanın bana. Hayatımda iz bırakan birinin o gün benimle konuştuğuna.
Asla unutmayacağım dostlar. O kadını, o anı, o bakışları, o sesi, o suratı, o güzelliği…
Özlüyorum dostlar… Gün be gün daha çok özlüyorum.
Sanmayın dayanabiliyorum, sanmayın katlanabiliyorum, sanmayın alışabiliyorum.
Onu öylesine özlüyorum ki.
Onun sesini,
Onun bakışlarını,
Onun kokusunu…
Gücüm kalmadı dostlar… Dayanacak gücüm kalmadı.
Sevgilerle…
“Onur SUSAN”