Set Oyununa Dönün Çabuk

Annem bir gün öncesinden giyeceğim formamı ve şortumu özenle yıkamış ve ütülemiş, bugünkü maçıma hazır hale getirmişti… Evet hocamız maç günü giyeceğimiz formamızla şortumuzu bize veriyordu. Çünkü annelerimiz o formaları pırıl pırıl hazırlıyor, böylece Pazar günkü maçlarımıza jilet gibi çıkıyorduk… Bu kadar temiz bir şekilde toprak sahaya çıkmamız rakibimizin her zaman afallamasına sebep oluyordu. Sebebi ise oyunumuz kadar görüntümüzün de mükemmel olmasıydı…

Kahvaltı hazır hale gelene kadar tabi ki bilgisayarımın başında takılmam gerekiyordu. 56K modemle internette dolaşmak çok sıkıcı oluyor ama en azından bir kaç web sitesi dolaşacak kadar vaktim vardı kahvaltıya kadar. Bu arada WinAmp’ı da açmadan olmaz. Favori yabancı şarkı listemden bir kaç parça da dinlemem gerekiyor ki, zorlu maç öncesi moralim yerine gelsin. Tabi ki her hafta olduğu gibi bu hafta da içimde heyecan var. Kadro belli değil. Kulüp binasına geçtiğimizde hocamız ilk 11’i açıklayacaktı. Bu haftaki idmanlarda yeterli olduğumu düşünüyorum. Ama hiç belli olmaz. Hocamız her şeyi en ince detayına kadar incelediği için yedek kalırsam sanırım şaşırmazdım.

  • Haydi oğlum kahvaltıya… Geç kalmadan kahvaltını yap da maça hazır ol.
  • Tamaaaam. Geliyorum birazdan. (Tabiki de kahvaltıya zamanında geçmedim ve annem yeniden seslendi…)

Annem yine donatmış sofrayı. Maça bomba gibi hazır olacağım kesin gözüküyordu sofradakileri yedikten sonra… Kahvaltımı tamamladıktan sonra sıra kramponlarımı boyamaya gelmişti. Antrenmanlarda Volcar marka dandik kramponlarımı giyiyordum. Maçlarda ise Lotto kramponlarımı kullanıyordum. Sanırım uğur getiriyordu. Bu arada çok fazla boya sürmemem gerekiyor. Sonra güzelim kramponların üstünde boya tabakası oluşuyor. Çirkin bir görüntü oluyordu. Tabi zamanla tecrübe edinmiştim bunları. Çantamı da kontrol ettikten sonra, her şeyim hazırdı ve yola koyulma vaktim gelmişti.

Akarçeşmede bulunan kulüp binasında toplanıyorduk her maç öncesi. Çok büyük bir yer değildi. Ancak maç saatinden 3-4 saat önce tam kadro binaya gidiyor hocamızın taktiklerini can kulağıyla dinliyorduk. Zaten toplantıya başlamadan önce de kadromuz hocamız tarafından tahtaya yazılıyordu. Kimi oyuncuların kalbinin deli gibi çarptığı an da işte o andı. Gerçi çoğu arkadaşımız banko olduğu için pek heyecan duymazlardı bu anlarda. Bu arada hocamız gelene kadar da kulüp binasında takım arkadaşlarımızla yaptığımız gırgır şamatayı buraya yazmak istemiyorum.

  • Beyler selam!
  • Oooo Onur 3’de geldi. Kimler eksik beyler hoca birazdan burada olur.

(Kadroda benim dışımda iki Onur daha vardı. Biri panter kalecimiz Onur, diğeri de sağ bekin vazgeçilmezi Onur)

  • Beyler rakip sağlam mı? Daha önce oynayan var mı Hasköy’le?
  • Yok ya! Kesin yeneriz. Heyecan yapmaya bile gerek yok.
  • Abi belli olmaz ya. Hoca şimdi canımıza okumasın kötü oynarız falan…
  • Yok yok sen rahat ol. Bir önceki maçta 4 fark attık. Zorlasak 8 fark olurdu.

Bu arada maçı oynayacağımız saha çoğu zaman antrenmanlara çıktığımız sahaymış. O an çocuklardan öğrenmiştim onu. Yani deplasman sıkıntısı da çekmeyeceğiz. Kendimizden o kadar eminiz ki, rakip takımın taraftarından baskı yeme gibi bir derdimiz de ortadan kalkmış oldu bir anda.

  • Kadro hakkında fikirleri alalım beyler hoca gelmeden?
  • Koray, Ahmet, Ferhat ve Kadir banko… Defansta Onur, Tayfun olur. Fuat sağ kanadı alır. Forvet yine Cengiz olur. Kaleci zaten belli. Diğer oyuncular sürpriz.
  • Onur bence bu hafta yedeksin.
  • Hoca mı söyledi kapo? Nerden biliyorsun?
  • Antrenmanlarda vasattın. Hoca kesin yedek oynatacak seni. Demedi deme. Ama ikinci yarı kesin sokar oyuna.
  • Desene ikinci yarı farka gideceğiz… (Hep bir ağızdan gülüşmeler…)

Hocamız kapıdan her zamanki ciddiyetiyle içeri girer. Herkesle selamlaştıktan sonra notlarını ve maç taktiklerini masasının üstüne çıkarır… Artık maç öncesi zaman durmuş ve yaklaşık bir kaç saat sürecek ciddi bir maç öncesi toplantı başlamıştı. Herkes pür dikkat hocanın ağzının içine bakıyor ve onun söyleyeceği cümleleri sabırsızlıkla bekliyordu. O an odada sadece hocamız ve biz vardık. Başka kimse yoktu. Tahta kalemini ve silgiyi de kontrol ettikten sonra öncelikle rakip hakkında konuşmaya başladı.

  • Rakibimizle ilk maçımız değil arkadaşlar. Ve oynadığımız çoğu maçı da rahat bir şekilde kazandık. Ancak bu sizi rehavete sokmasın. Eğer maç içerisinde taktik anlayışınızı bozarsanız mağlubiyet kaçınılmaz olur. Rakip takımın forvetinin gücü ortada. Özellikle son vuruşları bir harika. Burada defans oyuncularımıza çok iş düşüyor. Özellikle ceza sahası yakınlarında rakip forvetin yüzünü kaleye dönmemesi gerekiyor. Buna sakın izin vermeyin…

Taktikler yine her maç öncesi olduğu gibi bitmek bilmiyordu. Sanki bizler de ilk defa bu taktikleri dinliyormuş gibi hiçbir sıkılma belirtisi göstermeden can kulağıyla dinliyor ve hepsini beynimize kazıyorduk. Her bölgenin taktiği farklıydı. Rakip oyunculara göre almamız gereken pozisyonlar, hangi oyuncunun hangi rakibi yakın markaja alacağı, derin topları nasıl kesmemiz gerektiği, top bizdeyken neler yapmamız gerektiği, kanatları nasıl kullanmamız gerektiği ve daha onlarca farklı taktik…

Hocamız her şeyi en ince detayına kadar bize maç öncesi toplantıda anlatıyordu… Artık maç saati de yaklaşmaya başlamıştı. En heyecanlı ana doğru geliyorduk. Tahtaya kadronun yazılması. Bu konuda en şansız isimlerden biriydim. Sebebi de aslında şu: Hocamız kadroyu kaleciden başlayarak yazıyordu. Ve ben forvet olduğum için benim ismimi ya en son yazıyordu ya da yazmıyordu. Eğer çift forvet oynuyorsak anlıyordum ki benim ismim en son yazılacak. Çünkü önce Cengiz’i yazıyordu. Banko olan oydu. Tek forvetse zaten benim şansım sağ açıktan yana kalıyordu. Hocamız bazı maçlarda taktik gereği beni sağ açık oynatıyordu. Ancak orada da şöyle bir handikap vardı. Fuat zaten sağ açığın bankosuydu. Onu eğer içeri çekerse (sağ iç) beni açık olarak oynatabiliyordu. Sadece sağ açık oynayacağım zamanalrda ismim sona kalmıyordu. Keza hocamızın bu taktiği yaptığı zamanlarda genellikle sakat bir oyuncumuzun olduğu sıkıntılı zamanlardı. Ve bu hafta kadromuz tamdı. Yani benim sağ açık oynama şansım bugün için kocaman bir sıfırdı.

Kaleci: Onur 1
Sol bek: Ali
Libero: Tayfun
Sağ bek: Onur

Kaptan Koray
Merkez ve forvet arkası: Ahmet
Orta saha: Kadir

Forvet: Cengiz

Vay be dedim içimden. Kaptan haklı çıktı. Bu hafta yedek kalmıştım. Heyecanım biraz olsun geçmiş ancak yine de biraz stres olmuştum. Acaba ikinci yarı oyuna girebilecek miydim? Bu hafta oyuna sonradan bile olsa giremezsem demek ki, gerçekten antrenmanlarda pek iyi bir performans sergilememişim demektir. Kadronun da tahtaya yazılmasından sonra servisin yolunu tuttuk ve koltuklarımıza oturup sahaya doğru yol aldık.

Yolumuz çok uzun değildi ancak yolculuk sırasında takım arkadaşarımız ile şamata yapmak inanılmaz keyifli oluyordu. Birbirimize laf atıp duruyor heyecanımızı bu şekilde gideriyorduk. Aslında çok bir heyecan da yoktu. Rakibi biraz hafife almıyor değildik. Ancak biliyorduk ki eğer taktiksel anlayışımızı bozarsak devre arasında hocamızdan fena bir şekilde azar yiyecektik. Sonuç her ne olursa olsun oyun şeklimizi asla ama asla bozmamamız gerekiyordu.

Ve sahaya geldik. Çantalarımızı bagajdan alıp soyunma odasının yolunu tuttuk. Hava soğuk olsaydı soyunma odamız Bengay veya Camfoline kokusuyla mis kokardı. Ancak bugün biraz ayak biraz da ter kokuyordu. Ancak hepimizin formaları jilet gibiydi. Tertemiz ve mis kokulu. Ve yine bizim çocuklar asker gibi kramponlarını boyamışlar maça zımba gibi hazır hale gelmişlerdi. Hocamız maç saatinden bir kaç dakika önce tekrar soyunma odasına geldi ve hepimize ufak birkaç taktik daha verdi. Ve şans diledi. Ben yedek kaldığım için diğer yedeklerle beraber kulübeye gittim. As kadro da sahaya çıktı ve yerlerini aldılar. Hakemin düdüğüyle maç başladı. Ve maç düdüğüyle hocanın yerinden kalkması bir oldu. Daha ilk dakikalarda heyecanını ortaya koymuştu. Jilet gibi takım elbisesiyle bizden hiçbir farkı yoktu. Maçlara bu kadar özen göstermesi onun da ne kadar disiplinli bir hoca olduğunun göstergesiydi.

Bizim çocuklar konuştuğumuz taktiği birebir uyguluyorlardı. Pas trafiği bol, gol yoluna derin paslar ve tam saha pres. Rakibi rahat bir şekilde yeneceğimiz ilk dakikalarda belli olmuştu. Oyunun hakimi bizdik. Kanatları iyi kullanıyor, derin paslarla gol arıyor, yapılması gerken ne varsa yapmaya çalışıyorduk…

İlk yarı tamamlanmıştı ve skor 4-0 bizim lehimizeydi. Hepimiz yeniden soyunma odasının yolunu tuttuk.

  • Çocuklar daha iyi oynamanız lazım. Size set yapın demedim mi ben? Neden sürekli ara paslarla gol bulmaya çalışıyorsunuz? Önde olabiliriz ama bu göze hoş gelen bir oyun sergilediğiniz anlamına gelmez. Set oyununa dönün çabuk! Ben sizden bol gol istemiyorum. Göze hoş gelen bir oyun istiyorum. Rakip hafif diye gol yağmuruna tutmaya çalışmayın takımı! Bir kaç oyuncu değişikliğine gideceğim. Forvete Onur 3 geçiyor. Alper sen de sağ kanada. Gurur sen de sağ beke geç.

Hocamızın böyle bir huyu vardı. 10 farklı önde bile olsak oyunumuzu genellikle beğenmezdi. Oyun disiplininden kopmamamız ve daha zoru başarmamız için bizi motive ederdi. Bu maç arasında da böyle olmuştu. Bizim durmadan gol atmamızı istemiyor, bol paslı bir oyun sergilememizi istiyordu. Boş alanlar yaratmamızı, çarpraz koşular yapmamızı, ikiye birler yapmamızı, futbolun tüm güzelliklerini sergilememizi istiyordu. Ve bunları yapmamız için de her hafta antrenmanlarda bunların üzerinde saatlerce duruyordu.

Maçın ikinci yarısı hocamızın istediği gibi olmuştu. Gol bulmak yerine set oyununa dönmüştük. Ara paslar, ikiye birler artmıştı. Kanat ortaları ve boş alanlara koşuların sayısı daha fazla olmuştu. Uzaktan şutlar ve oyunu terse çevirmeler maça daha bir renk katmıştı. Maç sonundaki skor 5-0’dı. Ve biz yeniden soyunma odasının yolunu tutmuştuk.

  • Evet arkadaşlar tebrik ederim. İkinci yarı daha iyi bir oyun sergilediniz. Futbolun nasıl bir ekip oyunu olduğunu, neler yapılması gerektiğini seyircilere daha iyi gösterdiniz. Sizi izleyenler maçtan büyük zevk aldılar. Ve bunu sonuca da yansıttınız. Şimdi duşunuzu alıp hazırlanın ve eve gidince iyi dinlenin…

İkinci yarı oyuna girmiş olmama rağmen kesinlikle çok yorulmuştum. Çünkü maça adapte olana kadar kendimi hırpalamış durmuştum. Hocamızın maç sonu raporunu hafta içi antrenmanında dinleyebilecektik. Antrenaman gününe kadar merak içinde kalmaya devam… Duşumu da aldıktan sonra eve gider bilgisayarın başına oturur biraz oyun oynarım. Bu hafta sınav da yok. Uykum gelene kadar oyun keyfi. Oh mis!

Bir sonraki maceramda görüşmek üzere…

Sevgilerle…

“Onur SUSAN”

Set Oyununa Dönün Çabuk” için 6 yorum

  1. Lugano mu vardı takımda? Hiç gol yenmemiş.

    Liked by 1 kişi

  2. Diego Alfredo Lugano Moreno… Gittiğinde üzüldüğüm ve çıldırdığım Alex’den sonraki tek adamdır… Ama bizim takımda yoktu :p

    Beğen

  3. Bir de Servet vardı. Çaprazlamasına öyle dururdu.

    Beğen

  4. Ya sen ne çılgın bir kadınsın. Bana kahkaha attırmak zorunda mısın? Servet’i hatırlar mısın Milan’dan 4 yediğimizde “4 çeker Shevcenkho” diye bizle dalga geçerlerdi. Servet Çetin koridor olmuştu o maçta 🙂 Shevchenko’da hiç affetmemişti bizi. (Kadınla futbol sohbeti yapıyorum şaka gibi… )

    Beğen

  5. Bu kaçıncı futbol sohbetimizdir sence?😊

    Liked by 1 kişi

  6. Beşi geçtiğine eminim. 😂

    Beğen

Lütfen bir cevap yazın.

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi:
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close