Bu aralar yazma isteğim doğdu. Nedendir bilmiyorum ama bol bol okuyorum ve bir şeyler düşünüp duruyorum. Düşünme seanslarım hem keyif hem de huzur veriyor. Mart 22’de Sürekli Bir Bahane yazımda, blog sayfama yazı yazamadığımla ilgili hayıflanıp durmuşum… Ve yine şaşırmadığım bir şekilde Eda’dan yorum gelmişti… Neden küçük notlarını paylaşmıyorsun ki?
Eda? Kaç sene oldu soluksuz bir şekilde bıkmadan blog sayfamı takip edeli… Nasıl dayanabildin bana bu kadar süre? Ben olsam katlanamazdım bu adama… Web sitesi serüvenime 2000’li yıllarda başlamıştım. Onları ve sonraki Blog maceralarımı es geçersek; aralıksız yayın yapan en uzun soluklu blog sayfam 2012 yılından beri Onurun Düşünceleri oldu… Tabi ki sancılı bir dönemde aldığım kararla blog başlığımı Düşüncelerim ve Ben diye değiştirdim ama özü aynı… İnsan bir ya sabır demez mi Eda? Bunca yıldır takip et, yorum yaz, önerilerde bulun, fikirler ver, mailler at. 2012 diyoruz…
Madem öyle dedi, bir kaç notumu bu satırlara aktarayım dedim. Halbuki bu notların üstüne onlarca sayfa yazı yazılması gerekiyor. Belki ilerleyen zamanlarda bu düşüncemi de hayata geçiririm. Şu an bilemediğim bir süreçteyim. Sabah 10’da bölge müdürüm kulübümü ziyarete gelmiş, yoğun tempo toplantılar, hedefler, rakamlar, planlar, programlar derken; bir de aldığım notların sayfalarca bana hissettirdiklerini mi yazayım?
Bu dünyanın en belirgin özelliği, köhneliğidir…
Caducite
Hangimizin yaşamdan beklentileri birbirine benzer değildir? Felsefe her zaman kafamın basmadığı bir konu olmuştur. Platon okudum. Alfred Adler okudum. Foucault okudum. Bir kaç tane daha aklıma gelmeyen felsefecileri okudum… Ne mi anladım? Sanırım pek bir şey anlayamadım. Şu hayat denen şeyi bir türlü çözemedim. Neyse devam edelim notlara.
İnsanların uykusu, ödevlerini unuttukları ölçüde deliksiz olur…
Ödevlerimiz ne? Gözlerimizi kapattığımızda düşlediklerimiz ne? Hayalini kurduklarımız ne? Bu soruların cevaplarını ne zaman doğru bir şekilde verecek bilgeliğe ulaşacağız? Aklımızı yitirecek kadar çok kafa mı yormalıyız? Ya da kolaya kaçıp oluruna mı bırakmalıyız?
Umutsuzluğa düşme, hatta umudunu yitirmediğin şeylerden bile; sen, olanaklarının sonunun geldiğini sanırken bakarsın yeni güçler belirir. Yaşamak denilen şey de budur. Yağmura bırak kendini; bırak yağmurun çelik okları vücudunu delip geçsin… Ve her şeye rağmen orada kal; seni ansızın sonsuz ışığına boğacak olan güneşi dimdik bekle.
Kafka
Ama unut yeşildir, bahardır… Bazen ilkbahardaki bir ağaç gibi, hassas ama güçlü. Tutunmak için bir sebebi var çünkü. Yaz var önünde. Bazen sonbahar gibi güçlü; ama kışa geldiği için kırılabilir. Umut iyi gelir. Her insan için farklı olan acıyı biz de farklı yaşayıp bu zamana ermişiz. Ondandır ki; keşke bile yok… İyi ki var. (Denmişti bir zamanlar…)
Uyudum, uyandım, uyudum, uyandım. Kepaze bir yaşam
Kafka
Canım Onur
BeğenBeğen
🤗
BeğenBeğen