Karanlık bir yerdeyim. Zifiri karanlık dediğimiz türden. Nerede olduğumu, neye benzediğimi, ya da ne amaçla burada var olduğumu bilmiyorum… Anlam vermek için çabalıyorum.
Durduğum yerde, etrafımda olan biteni anlamaya çalışırken yalnız olmadığımı hissediyorum. Sanki onlarca ben var bulunduğum yerde. Ve sanki hepsi aynı kaderi paylaşıyormuş hissi uyandırıyor bende. Anlık bir huzur kaplıyor içimi. Fakat bu his çok uzun sürmüyor bedenimde.
Biraz hareket hissediyorum olduğum yerde. Sessizce beklediğim yer sallanıyor yavaşça yanımdaki diğer benlerle. İçime bir ürperme geliyor aniden. Bu kapkaranlık odada, başıma ne geleceğini bilmeden öylece bekliyorum. Buz gibi kesilmeye başlıyorum heyecandan. Sanki bu karanlık yer beni boğuyormuş gibi hissediyorum. Fakat çaresizce ne olacağını bilmeden beklemeye devam ediyorum.
Amansız bekleyişim devam ederken, ansızın beklenmedik bir şey oluyor durduğum yerde.
Gözlerimi kamaştıran bir ışık hüzmesi dolduruyor bulunduğum yeri aniden. Ne olduğunu anlamaya çalışırken görüyorum ki, yanımda onlarca ben… Hepsi de aynı tepkiyi veriyor gözleri kamaştıran bu parlaklığı görünce. Ve hepsinde farklı bir heyecan, farklı bir mutluluk.
Birden onlardan ayrılıyorum istemeden. Bilmediğim bir şey çekiyor beni kendine doğru… O an farklı hissediyorum kendimi diğer benlerden. Bakıyorum onlara, yavaş yavaş onlardan uzaklaşırken.
Aniden hepsi karanlığa bürünüyor. Yalnız başıma kalıyorum bu kez. O an kendimi özel hissediyorum. Diğer benlerden çok daha şanslı olduğumu düşünüyorum. Çünkü onlar yeniden karanlığı boyladılar bile. Bense muhteşem bir rüyadayım sanki. Her renk tonunun yer aldığı, kelimelerle tasvir edilemeyecek bir yerde duruyorum öylece.
Derken, huzur veren bir yüz görüyorum belli belirsiz. Burası nasıl bir yer diyorum kendi kendime. Böyle bir ayrıcalık için ne yaptım diyorum biraz da şımarık bir biçimde. Fazla uzun sürmüyor bu güzel saniyeler, birden bedenimde akıl almaz bir acı hissediyorum daha ne olduğunu anlayamadan. Yaklaştığımı görüyorum o güzel silüete. Kalıyorum belirli bir mesafede. Bitsin istiyorum bedenimdeki bu korkunç acı bir an önce.
Yoğun bir duman eşliğinde bedenim sallanıyor hızlı hareketlerle. Acım diniyor saniyeler içinde.
Daha ne olduğunu anlamaya çalışırken, süzülüyorum havada bir süre…
O an yok olup gittiğimi anlıyorum,
Yalnız başıma yanıp kül olmuş halimle, bir bankın dibinde, ayakların ezdiği şu kaldırımın üstünde.
Sevgilerle…
Koca bir ay geçti umutların, hayallerin, rüyaların anlamını yitirdiği o günden bu güne… Ortada ne iki gün kaldı, ne yirmi. Kelimelerin bile değerini yitirdiği koca bir otuz gün, öylece geçti gitti. Geride enkaz olmuş hayaller, ümitler… Duygusuzca hiçe sayılmış yürek burkan sevgiler… “Aşk” diye seslendiğin o yüz, “Aşk” diye dinlediğin o ses…
“Onur SUSAN”