Sakın başlığa aldanıp dijital günlüğüme yazdığım şeylerin birebir aynısını buraya yazacağımı düşünme olur mu? Günlüğümdeki yazılar buradakinden biraz daha farklı ve şifreli bir şekilde olması gereken yerde duruyor… Buraya sadece bugün sana özetlemediğim kısacık bir yolculuğu anlatacağım.
Evet bugün pazar. Dün akşam Instagram story’den görmüşsün biliyorum, ekip ile güzel bir sohbet gerçekleştirdik iki üç kadeh devirerek. Sevdiğimiz bir arkadaşımızın veda partisi de diyebilirdik buna aslında… Tahmin edeceğin gibi geç saatlere kadar sürdü. Kafam çok hafif bir şekilde, tam olması gereken kıvamda oldu. Fırsat buldukça da elime telefonu alıp sana mesaj yazdım. Ve tabi senden yine sadece emojiler geldi… Ama senin de programın vardı biliyorum.
Şu sadece emoji ile ilgili çok minik bir hikaye sıkıştırayım araya olur mu? Zamanında benden çok hoşlanan bir kız arkadaşım vardı. Onunla mesajlaştığımız bazı zamanlarda ben yoğun olduğum için bana gönderdiği uzun mesajlara sadece emoji ile cevap vermek zorunda kalırdım. Ciddi anlamda gerilirdi. Hatta uzun süre mesaj yazmadığı da olurdu ama ben bu tepkisini bir türlü anlamazdım… Şimdi aynısı başıma gelince yıllar önce yaşattığım bu dertten dolayı o kızdan da özür dilemiş olayım bu vesileyle… Meğer ne zormuş telefon ekranında küçücük bir surat görmek.
Neyse dün geceye dönersek, fırsat buldukça sana bir kaç satır yazdım. Özledim, güzel yüzlüm, rüyam, kalp vb şeyler… Biliyorsun çoğunu zaten. Sıkıldın hepsinden değil mi? Ama sıkılma. Lütfen… Neyse, gecenin sonuna geldiğimizde ekip olarak herkes evinin yolunu tuttu. Ben de eve geldiğimde saat tahminen bir buçuğa yaklaşıyordu… Hemen kendime sert bir kahve yaptım. Çünkü uykum yoktu. Böylece kahve içince daha da uykum kaçacak ve seni daha fazla düşünecek zamanım olacaktı. Hem düşünürken güzel güzel şarkılar da dinleyebilecektim.
Kahvemi hazırladım ve Spotify’dan o meşhur listemi dinlemeye başladım. E tabi ne de olsa kafam güzel. Bundan daha güzel bir zaman olabilir mi o şarkıyı dinlemek için? Evet o şarkı… Arada sırada ağzınla “tın tın tın” diye mırıldandığın şarkı. Her neyse kafanı şişirmeyeyim çok fazla. Sadece o şarkıyla bir kaç yudum kahve eşliğinde uykumu getirebildim sonunda. Ama yatağa girdiğimde saate inan bakmadım. Hiç yalan söylemeyeyim. Ancak en az 10 kere o parçayı dinlediğime eminim.
Bu sabah olduğunda, yani pazar sabahı; senin günaydın mesajın geldi. Ben daha önce yazamadım çünkü geç kalkmıştım ve apar topar hazırlanmaya çalışıyordum. Zaten cevabımda bunu sana belirtmiştim… Hızlı bir şekilde duş, WC vs derken hazırlanıp yola koyuldum. Mesai sürecimi anlatmama gerek yok. Zaten neler yaptığımı biliyorsun…
Bir kaç saat önce bana mesaj yazdın ve dün gecenin ve ayrıca bu günün özetini geçtin. Sonra da bana “bu gün neler yaptığımı” sordun değil mi? Ben de sana sabah ancak işe varabildim, spor yaptım ve eve geldim dedim. Fazla kısa bir özet geçmişim sanırım… Aslında sabah hazırlığı ve mesai pek önemli sayılmazdı benim için. Asıl mesai bitimi eve giderken ne yaptığımdı benim için önemli olan.
Senin burada olmadığın zamanlarda evime giderken izlediğim yolu izlemedim bu sefer… Dur hemen tahminde bulunma… O meşhur banka, sırdaşıma gidip oturmadım. İlk tahminin böylece yanlış oldu. Bu kez, hani gece yürüyüş yaptığımız o yol vardı ya; sarı kediciği de sevdiğimiz yol; işte bu kez oralara gitmek istedim yalnız başıma. AVM’den çıktım, çantam omzumda ve hava da ciddi anlamda sıcak…
O yol yalnız başıma pek çekilecek gibi değilmiş be rüyam… Belki de omzumda ağır bir çanta olduğu ve güneşin tepemde olması da buna etki etmiş olabilir. Çok hızlı yürümedim. Çünkü sana söylediğim gibi antrenman yapmıştım ve bacaklarım ağrıyordu. Yavaş yavaş yürüdüm o yolu yalnız başıma. Sonra sarı kediciği sevdiğimiz banklara geldim. Ama o sırnaşık kediyi göremedim. Yalan yok ya, pek de oralarda oyalanıp onu aramayı denemedim. Kesin gölge bir yerde uyukluyordur fırlama… Sonra geri dönemedim; aynı yoldan devam ettim ve benim sırdaşım olan bankı uzaktan göreceğim yolun ağzına kadar geldim.
Ama gidip oturmadım o banka… Sadece uzaktan birbirimize baktık, birbirimizi selamladık ve ben yeni keşfettiğimiz o kestirme yoldan evimin yolunu tuttum. Sonrasını da zaten biliyorsun. Sana mesajımda dediğim gibi evdeydim. Biraz abur cubur, biraz kitap, biraz kahve derken sana buradan bir kaç satır yazmak istedim…
Neden mesajımda bunları sana anlatmadım biliyor musun rüyam? “Of yeter sıkıldım” dememen için. “Aman her gittiğimde aynı şeyler” dememen için. “Yapacak başka işin mi yok” dememen için. Sana mesajda sadece özet geçtim. Sabah işe gittim, spor yaptım ve eve döndüm…
Halbuki seni düşündüğüm dakikaları sana mesajlarla yazmaya kalksam…
Seni öyle çok özlüyorum ki rüyam.
Sevgilerle…
“Onur SUSAN”