Bir kaç gün önce çok sevdiğim bir eğitmen arkadaşım ile durakta otobüs beklerken garip bir konuya hiç farkında olmadan giriş yaptık. Şu an bile bu satırları yazarken nasıl o konuya nasıl bir başlangıç yaptığımızı hatırlayamıyorum. Aslında binlerce yıldır düşünülen bir konu bu. Fakat yaradılış gereği sanırım pek fazla kafa yormadığımız bir konu.
A bu arada nasıl giriş yaptığımızı şimdi hatırladım. Beklediğimiz otobüs, ışıklarını kapatıp duraktan transit geçince ben hemen ortaya bir fikir attım. “Yarın akşam yanımıza yumurta alalım ve otobüs şöförü yine aynı şeyi yaparsa yumurtaları otobüse fırlatalım? (Kesinlikle mükemmel bir fikirdi bu… ) Fakat hemen ardından aklımıza; otobüsün durması halinde şöförün aşağı elinde levye ile inmesi sorusu geliverdi. Bu soru karşısında ben yine mükemmel bir fikir ortaya atarak; “arkadaki boklu dereye atlarız ve kaçarız, böylece şöför bir nevi amacına ulaşmış olur” dedim. Tam bu anda Mertcan bana şu duygusal ifadeyi dillendirdi. “Ben evde GTA oynarken oynadığım karakteri hep boklu suların içine atıyorum, adama yazık oluyormuş demek ki, bir daha bunu ona asla yapmayacağım…”

Buraya kadar okuduğunuzu pek sanmıyorum. Çok saçma bir başlangıç oldu biliyorum. Eğer okuduysanız asıl konuya şimdi giriş yapıyorum.
Onur: Ama Mertcan o bir oyun karakteri, onun duyguları olacağını sanmıyorum, çünkü o yüzlerce kişinin kodlamış olduğu rakamlardan ibaret? Onun duyguları olabilir mi?
Mertcan: Evet mantıklı. (Mertcan’ın klasik cevabıdır Mantıklı kelimesi… Sık sık kullanır.)
Onur: Ama 1dk! The Sims’lerde SIMS’lerin duyguları vardı? Her ne kadar kodlanmış olsalar bile sonuçta duyguları vardı. Üzülüyorlar, seviniyorlar ve işlerini ya da eşlerini kaybettiklerinde depresyona bile giriyorlar?
Mertcan: Mantıklı! Peki ya biz de birer koddan ibaretsek? Bizi de kodlayan birileri ve yöneten birileri varsa?
Onur: Hmmm. Bu kez ben de senin meşhur kelimeni dile getireceğim. Mantıklı. Ancak bu söylediğinde bir sıkıntı var. Oyunu kodlayanlar yüzlerce kişi ve her oyunda farkına bile varamadığımız binlerce “Hata” bulunabiliyor. Fakat bizi tek bir şeyin kodladığına inanıyoruz?
Mertcan: O konuya hiç girmeyelim. Peki bizi de kodlayan yüzlerce “şey” ise? Bunu nereden biliyoruz? Kesin bir şeye emin değiliz? Ortada kanıtlanmış pek bir şey yok açıkçası? Ya bizde bir bilgisayar oyunundan ibaretsek?
Onur: O zaman bizim özgür irademiz yok? (Mertcana hafif bir tokat attım…) Bak gördün mü? Şu an sana tokat attım. Özgür irademle. Ama ya bu da kodlanmış bir şeyse? Ben sadece özgür irademi kullandığımı sanıyorsam?
Mertcan: Hmm. Mantıklı.
(Tam o sırada bir sonraki otobüs gelir ve biz bineriz…)
Aslında otobüs içerisinde de bu muhabbetimiz birbirimizden ayrılana kadar devam etti. Fakat sonrasında benim aklıma, bugün henüz bu satırları yazmadan önce çok garip bir düşünce taneciği düştü.
Dün gece rüyamda bana, yaklaşık iki buçuk yıl önce ayrıldığım bir kız arkadaşım eşlik etti. Sevgili değildik. Ancak iyi ayrıldığımız da söylenemezdi. Rüyayı çok net hatırlayamıyorum ancak kavga ve gürültü yoktu o kadarını biliyorum. Sabah uyandığımda gözümü açar açmaz iPhone bildirimlerime baktığımda tam 8 tane Instagram beğenisi gördüm. Ve beğenileri yapan kişi o kızın ta kendisi?
Ve yeniden yazışmaya başladık ve birbirimize hal hatır sorarak kısa bir sohbet ettik. Bu olay gibi benzer rastlantılar hepimizin başına yıllar içerisinde bir kaç kez, belki de daha fazla geliyor biliyorum. Ama acaba bunlar gerçekten rastlantı mı? Yani bunlar zaten birileri tarafından kodlanmış olamaz mı? Peki kodlandıysa (ki bu çoğumuzun Kader dediği şeye tekabül ediyor sanırım.) bizler nasıl özgür iradeye sahibiz? Herkes herşeyi yapmakta özgürse, bu özgürlükte o zaman daha önceden kodlanmış bir şey olmaz mı?
Bu konuyu felsefeciler, filozoflar binlerce yıldır tartışıp duruyorlar ve kimse de hala bir netliğe kavuşturabilmiş değil. Ancak bazı gerçekler var ki, aslında evrenin “matematik” dediğimiz kodlardan ibaret olduğu. En azından belirli bölümünde (hatta büyük bir bölümünde) bu gerçeğin kanıtlandığı su götürmez bir gerçek!
Umarım bizler güzel kodlanmış birer bilgisayar karakteriyizdir. Her ne kadar istediğimizi yapabilecek kapasiteye sahip olduğumuzu düşünsek de sanırım bazı durumlarda elimizden pek de fazla bir şey gelmemekte. Umarım buraya kadar okuyup bu garip makaleme katlanmayı başarmışsınızdır. Belki de oyunu oynayan ya da kodlayan şey buraya kadar okumanızı istedi. Kim bilebilir ki? Ben çözümünü bulamadığım esrarengiz sorularla ve anlamını kavrayamadığım cevaplarla bol bol makale, kitap okumaya devam edeceğim. Benden de size küçük bir tavsiye; bu garip konularla kafanızı yormayın, mutlu olmaya bakın.
Sevgilerle…
Bizim kodcu şunları yazmamı istedi;
Bazı insanlara derin düşünme yeteneğini nereden bahşettim.
Şu mavi topacın üzerinde dönüp duracaklardı oysa.
BeğenLiked by 1 kişi
Nereden alıntı bu cümle?
BeğenBeğen
Yok şimdi yazdım. Alıntı değil.
BeğenLiked by 1 kişi
😂😂😂 İyiymiş.
BeğenBeğen
Ben kodcuyla direkt görüşüyorumda.
BeğenLiked by 1 kişi
😂 Beni biraz daha yakışıklı ve zengin yapabilir mi? Rica etsem acaba 😂
BeğenBeğen
Zengin yaparım. Daha yakışıklıya gelince zaten öyle diyor.
BeğenLiked by 1 kişi
☺️☺️ Teşekkür ederim öyle düşünüyorsa.
BeğenBeğen
Eğer biz de bir kodsak bizi yazan yüzlerce kişide bizi oluşturan binlerce maddedir demek oluyor. Oluşmamızı sağlayan herşey, su gibi güneş gibi toprak, yediğimiz yiyecekler ve anne babamız gibi.. Tüm bunlarda o kodu oluşturan yüzlerce kişi demekse eğer şuan var olmamızı isteyen Zât önce o yüzlerce sebepleri var etmeli ki onlarda bizi kodlasın. İşin enteresan kısmıda o bizim oluşumumuzu sağlayanlarında bi koda ihtiyacı olmalı, ve onların oluşumunu sağlayanlarında… Bir kısır döngümü? Hiç sanmıyorum. (Güzel bir mevzuydu)
BeğenLiked by 1 kişi
Ben de bu şekilde düşünüyorum. Ancak hala çözülemeyen bazı şeylerin olsuğunu da hayal ediyorum. İnanılmaz derin bir konu bu. Güzel yorumun için teşekkür ederim.
BeğenLiked by 1 kişi
Çözülemeyen şeyler olduğu şüphesiz, ne diyelim şükürler olsun ki hayal duygumuza sınır konmamış 🙂 asıl bu çarpıcı konu için biz size teşekkür ederiz.
BeğenLiked by 1 kişi