Çok güzel, keyifli ve biraz da stresli bir hafta sonu geçirdim bu defa… Cihan’a söz verdiğim için blog sayfamda aslında yazmasam da fark etmeyecek bu yazıları kendi isteğim ile yazıyorum. Belki de bu hafta sonunun diğerlerinden hiç bir farkı olmayacaktı, ta ki…
İzin günüm olan C.tesi yine sabahın erken saatinde uyanmış, kahvaltımı yapmış MAC’imin karşısında vakit geçiriyordum. Saat biraz ilerleyince canım sıkıldı ve dışarı çıkmak istedim. Nereye gideceğime yine karar verememiştim ki bir baktım soluğu çalıştığım Otel’de almışım. İzin günümde çalıştığım yere gelmek. Yani Taksim’e. Yani Otele. Hiç akıl karı değil. Saat 18:30 sularıydı. Ben Fitness’da vakit geçirirken saat 19:30 gibi Cihan spora geldi. Onunla beraber muhabbet sohbet derken saat 20:30 oldu. Benim de izin günüm olduğu için Cihan ile havuzda biraz sohbet ettik ve Nişantaşı’na gitmeye karar verdik. Saat 22:00 olduğunda artık SPA kapanıyordu ve biz de duş alıp hazırlanmaya başladık. Cihan giyinirken Nişantaşı’na gitmekten vazgeçti ve Taksim’de takılalım dedi. Ben de fark etmediği için tamam dedim ve bizim enteresan olaylarımız bizi bulmak için yola çıkmışlardı bile…
Cihan ile Taksim’de akşam yemeği yediğimizde saat 22:45 olmuştu. Tavuk ızgara ve köfteleri bitirdikten sonra ıslak mendilimizi aldık ağzımızı burnumuzu temizledik ve lokantadan çıktık. Tam İstiklal caddesine gidecektik ki karşımızdan 2 tane çok güzel ve sevimli bayan bizim yönümüze doğru geliyorlar. Erkek psikolojisi olsa gerek biz de onlara baktık ve 2-3 saniye süren bu bakışmaların ardından ben Cihan’a; – Şu kızın güzelliğine bak Hacı” dedim. Kızlar da sanki Türkçe biliyormuş gibi bize bakıp gülmeye başladılar. Sonra arkamızı dönüp baktığımızda kızlar da dönüp bize bakıyorlardı…Ve Cihan ekledi: – Hacı gel takip edelim…
Peşlerinden gittik. Tekrar dönüp bize baktılar ve durdular… Tanışma faslı, gece programı derken hem 2 güzel arkadaş edindik, hem de keyifli bir C.tesi Pazar geçirdik… Böylece hayatımıza 2 güzel Alman katmış olduk. En azından artık Berlin’e gittiğimizde yalnızlık çekmeyeceğiz.