Yoksa Hepsi Yalan Mıydı?

Mart ayına girerken, Şubat ayından sanki bir farkı varmışçasına değer kattığımı düşünüyorum bu aya. Ah şu şarkılar… Nasıl da her saniyemize anlam katıyorlar. Eminim benim gibi sizin de hafta sonlarınız monotona bağlanmış bir haldedir. Doksanlı yıllarda çekilmiş kült filmleri izle, sevdiğin favori müzikleri dinle, bol bol kitap, gazete, dergi ve makale oku… Pandemi ve yasaklar canımıza okuyor. (Belki de size yasak yoktur!)

Mart ayına girerken, Şubat ayından sanki bir farkı varmışçasına değer kattığımı düşünüyorum bu aya. Neden olduğunu biliyorum ama bilmiyormuş gibi davranmayı seçiyorum. Ya da rol yaptığımı başardığımı sanıyorum. Halbuki rol yapmayı bile beceremediğimi anlıyorum.

Dünyada öyle çok şey olup bitiyor ki. Sosyal ağlarda bile sadece çevremizde olup bitenleri takip etmeye çalışırken saatlerin su gibi akıp gittiğine şahit oluyoruz. Düzelteyim; siz oluyor olabilirsiniz ama ben değil. Etrafımda ve sosyal medyada üzerime yığılan tonlarca gerekli gereksiz bilgiden kendimi sıyırmasını öğrendim. Bunu da bir şeyin farkına vararak gerçekleştirdim. Hatta kendime basit bir soru sorarak. “Ne kaybederim?” Konuların şelale gibi akıp gittiği mecralardan biraz uzaklaşarak kafamın rahatladığını görmek beni ciddi anlamda mutlu etmeye yetti diyebilirim. Tabi sanmayın ki bu ortamlardan uzaklaşınca kafamdaki soru işaretleri yerini çözümlere bıraktı. Hayır, hala kafamda deli sorular…

Tabi okumaktan, izlemekten, kendimi biraz düşünme eylemine çektiğimde hemen aklıma cevabını bulamadığım sorular geliyor. Hatta; yıllardır cevabını bulamadığım sorular da diyebilirim. Haliyle keyfim kaçmaya başlayınca ben de kaçış yolunu sevdiğim müziklerde buluyorum. Özellikle doksanlarda.

Her şey boş bir rüya mıydı?
Yoksa hepsi yalan mıydı…

Keyfimi yerine getirecek şarkının sözleri bunlar mıydı diye söyleniyorum bir anda kendi kendime. Ama durduramıyorum da parçayı. Çünkü düşüncelerime, hayallerime eşlik etmesini istiyorum…

Tam da aşka inanmıştım,
Uykulardan uyanmıştım
Sen çeldin benim aklımı
Böyle kaybolmak var mıydı?

Aynı parçayı onlarca kez dinliyorum. Sözlerine eşlik ediyorum. Beni bir yerlerden alıp, başka yerlere götürmesine izin veriyorum. Zaman veya mekan fark etmez bu yolculuğa, sonucunu bilmeden başlamayı kabul ediyorum. Dört buçuk dakikalık bir şarkının; beni kısacık bir zaman içinde yaşanmış onlarca güzelliğe yeniden götürmesine izin veriyorum. Cevabını bulamadığım soruların bana bu kez melodilerle eşlik etmesine izin veriyorum.

Birden gerçek dünyaya döndüğümde, aynı yerde olduğumu fark ettiğimde her zamanki tebessüm yeniden beliriyor yüzümde. Mart ayı başlıyor gece 12’den sonra diyorum şu satırları yazmaya başlamadan önce. Yıllar önce kim bilebilirdi ki; herhangi bir ayın hayatında dönüm noktası olabileceğini, benliğinin tamamen farklı bir hale bürünüp, yıllar sonra karakterinde büyük bir tecrübenin hüzün dolu izini bırakabileceği. Umutların, hayallerin, özlemlerin, heyecanların hepsinin bir bütün halinde, “kader” diyemeyeceğin haliyle seni başka bir bireye dönüştürebileceği…

İşte yıllardır cevabını bulamadığım sorular yeniden beliriyor kafamda. Tekrar kendimi düşünmeye veriyor ve sessizce bekliyorum.


“Onur SUSAN”

Lütfen bir cevap yazın.

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi:
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close