Kısaca Ayarınca – Temmuz 2019

Kısacık yorumların içinde derin anlamlar aramaya ne dersiniz?

Ondandır ki keşke bile yok.. İyiki var, umut var… Bazen çok zordur o umudu yeşertmek.. Bazen gelmeyecek sanırsın yok olanı.. Bazen bir girdaptasındır yolun sonu karanlıktır. Diptesindir iki halde de. Bir ışık görürsün; o sana umuttur…

Yeni başladığım bu seriye disiplinli bir şekilde devam etmek beni gerçekten şaşırtıyor… Kısaca Ayarınca serisi aslında bir bakıma benim aylık notlarım gibi oldu. Günlüğüme de uzun zamandır yazmıyorum bu arada. Artık olan bitenler nasıl koyduysa, günlüğe girip yazı yazmak gece gördüğüm kabuslardan farksız oldu. Ne diyorduk; Kısaca Ayarınca… Aklıma Tarkan’ın Ay şarkısı geldi bir anda şu satırları yazarken. “Gökyüzüne yazdım adını binlerce yıldızla, aldırmadı gülüp geçti çağrıma…” Kabul ediyorum giriş fazla uzun oldu. Ciddi anlamda kendimi geceleri kaybediyorum. Kafamda yaşanan çılgınlıkları kelimelere döksem eminim hakkımda ne garip şeyler düşünürdünüz…

Temmuz ayında kendimi huzurlu hissettiğim ve derin derin düşündüğüm anların büyük bir bölümünü Godfather serisini yeniden baştan sonra izlediğim saatler oluşturdu… Part 1’de Vito Carleone (Marlon Brando) Part 2’de gençliğini canlandıran Robert De Niro ve tabi ki serilerin en karizmatik ve kaliteli oyuncusu Al Pacino (Michael Corleone) filmi izlediğim (her serinin) her dakikasında düşüncelere dalmama sebep oldular. Filmin kalitesini ya da oyuncuların ustalığını anlatmak ne haddime. Zaten seri bir başyapıt. Ancak beni derin derin düşündüren aile sevgisi, aile bağları ve bu ailenin gücü oldu. Mafyadır, ölümdür, katildir şudur veya budur bilemeyeceğim. Ancak serinin son filminde özellikle sevginin ve acının ne olduğunu çok derinden hissedebildim. Uzun zamandır bir film ya da dizi izlediğimde bu kadar etkilenmemiştim. Ancak bu seriyi bir solukta yeniden izleyince gerçekten çok farklı düşüncelere daldım. Lütfen sabrınızı zorlayın ve 3 filmi de izleyin…

Yaşam ve Ölüm… Uzun uzadıya yazmak istemiyorum ancak Temmuz ayı hüzünle başladı. Çok sevdiğim bir arkadaşımın babası vefat etti. Cenazesize gittiğimizde dağ gibi adamın babasını kaybettiği için nasıl bitkin bir halde olduğunu görmek beni derinden etkiledi. Aile bağlarının önemini çok iyi bilmesemde az çok bir şeyler biliyorum. Bu arkadaşımın babasına olan bir mesafesi vardı, ancak her ne olursa olsun onu kaybetmenin verdiği o acıyı bu insanın gözlerinde görmek bir çok şeyi yeniden düşünmemize ve gözden geçirmemize sebep olacak türdendi… Temmuz ayı, hüzün ayı. Işıklar içinde uyusun.

Peki biraz da Word, Excel bilgilerimizi sınayalım ne dersiniz? Tabi ki şaka yapıyorum. Bu kadar da sıkıcı olacak değilim. Zaten sizi aylardır yeterince sıktım. Ama Excel konusunda ciddiyim. Ofis ortamında çalışmış olanlarınız bilirler, Excel vazgeçilmez bir ofis programıdır. Formüller, tablolar, gelir gider hesaplamaları ve benzeri bir çok konu Excel için çerez niteliğindedir. Peki hiç Excel’de sanat eseri resimler yapılabileceğini düşündünüz mü? Kulağa çok ilginç geliyor değil mi? O zaman sizi Tatsuo Horiuchi’nin Excel ile yaptığı muhteşem resimlerle baş başa bırakayım… Belki size de ilham gelir Excel’i daha verimli kullanabilirsiniz.

Dizi izlemeyi seviyorsunuz değil mi? Ülkemizde Netflix çok popüler ve gerçekten çok güzel diziler var. Daha önce de belirttiğim gibi benim de sevdiğim ve hoşuma giden diziler mevcut… Ancak bu ay biraz değişiklik yaptım ve Netflix’in dışına çıkmaya karar verdim. Belki hatırlayanlarınız olur; Cosby ailesi, ALF, Evli ve Çocuklu, Bizim Aile, MR Bean, Kara Şimşek, A Takımı… Evet 90’ların meşhur dizilerinden bahsediyorum. Ben bu ay değişiklik yaptım ve Rowan Atkinson’un hayat verdiği MR Bean serisini yeniden izlemeye başladım. MR Bean ile ilk tanışmam orta okul zamanında olmuştu ve o zamanlar bu tipleme şapşallığıyla neşe kaynağım olmuştu. Şimdi de saygı duyarak izliyorum ve hala gülmeye devam ediyorum. Varsa vaktiniz, kendinizi eski güzel kaliteli dizilere doğru uçurun derim.

Peki, gelelim Temmuz ayının şarkısına… Aslında bu aya özel değil, mutlu olmak istediğim her an dinliyorum bu şarkıyı. Yıllar önce MP3 dosyasını indirmiştim. Ve aynı dosyayı yıllardır saklıyorum. Çünkü bu parçayı Spotify’da bulamadım. Diyeceksiniz ki Youtube ne güne duruyor? Ben Youtube’dan asla müzik dinlemem. Yine uzattım. Son olarak şunu da söylemeden duramayacağım; 1997 yılında ülkemizi mükemmel bir şekilde temsil etmiş ve üçüncülüğü ülkemize kazandırmış bir kadının günümüzde unutulmuş olması belki de ülkemizin içler acısı tablosunun sessiz bir örneğidir… Evet Şebnem Paker, Dinle…


Sevgilerle…
“Onur SUSAN”

ko-fi.com/onurundusunceleri

Lütfen bir cevap yazın.

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi:
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close