Evet sonunda 10 Eylül Salı günü Türkiye saati 20:00’de merakla beklenen Apple Konferansı gerçekleşti ve bir çok dedikodunun da doğru çıktığı iki yeni iPhone modeli tüm dünyaya tanıtıldı. Zaten konferansa bir kaç gün kala yeni çıkacak iPhone modellerinin görselleri ve özellikleri bir çok yabancı kaynakta yer almış; ancak ne olur ne olmaz belki farklı şeyler de karşımıza çıkabilir diye sabırsızlıkla beklemiştik. Fakat gördük ki Steve Jobs zamanında en önemli konuların başında gelen gizlilik, artık Apple’da pek fazla önem verilmeyen konular arasındaki yerini almış. Belki de Tim Cook farklı bir strateji izliyordur ve gündemi taze tutmaya çalışıyordur. Bunu tam olarak bilemeyiz.
Şimdi yavaş yavaş gelelim konumuza. Tanıtılan iki yeni iPhone modeli olan 5S ve 5C hakkında 4-5 gündür yazılmayan çizilmeyen şey kalmadı. Kimi yazarlar 5C’nin gereksiz olduğunu kimileri de 5S’in hiç bir devrimsel özellik içermediğini, bir çok yabancı ve yerli kaynak da 5S ile gelen TouchID özelliğinin insanları fişlemek için mükemmel bir yöntem olduğunu anlatıp durdular. Ben bu konulara farklı bir açıdan değineceğim. Ne TouchID’nin insanları fişlemesini ne de 5C’nin renklerinin Nokia Lumia’lardan özenilerek yapıldığını… Benim değinmek istediğim farklı bir bakış açısı.
Biraz gerilere gidelim. 2007 yılına. Steve Jobs’un deyimiyle “telefonun yeniden yaratıldığı” o güne. Acaba Steve Jobs bu söyleminde haklı mıydı yoksa fazla mı abartıyordu ilk iPhone’u. İlk iPhone nasıldı? İnanılmaz hassas 3.5inç dokunmatik ekran, ufacık bir çocuğun bile kullanabileceği basitlikte ama bir o kadar da güzel tasarlanmış mobil işletim sistemi, ve kullanışlı bir kaç uygulama… Telefonun tasarımının mükemmelliğini söylemiyorum bile çünkü o tanıtımdan sonra tüm markalar telefonlarını o şekilde tasarlamaya başladılar. Ama şurada bir virgül koymak ve ana konuya değinmek istiyorum; piyasada iPhone bir ilk miydi yoksa benzerleri zaten piyasa da var mıydı?
Eminim hatırlıyorsunuzdur o dönemde yine bir çok yazı yazılıp çizildi. iPhone bir ilk değildi. Ondan önce de piyasada dokunmatik telefonlar vardı. Ya da çok daha kaliteli kameraya sahip telefonlar vardı. Ama hiçbiri iPhone kadar basit ve kullanışlı değildi. Dokunmatik ekranlarının hassasiyeti asla bir iPhone gibi değildi. Uygulamaları asla iPhone kadar sonuca odaklı, iş bitirici değildi. Yani kısacası piyasada iPhone’dan önce kendini akıllı sanan telefonlar vardı ama hiç akıllı değillerdi. İşte Steve Jobs’un söyledikleri bu noktada birebir doğruydu. iPhone gerçekten devrimsel bir telefondu…
Gelelim günümüze. iPhone çok fazla evrim geçirdi. İlk jenerasyondan sonra 2 defa tasarım değişikliğine uğradı ve bir çok özelliği geliştirildi. Peki son model iPhone 5S’de devrimsel bir gelişme yaşandı mı? Bunun cevabını vermden önce çok kısa bir şekilde iPhone evrimlerine bakalım. iPhone 3G ve 3GS modellerinde arka plastik kasa dışında işlemci gücü ve bir kaç minor değişiklik dışında devrimsel bir gelişme yoktu. iPhone 4 ise tamamen farklı bir tasarımla ve Retina ekran ile geldi. Bu iPhone için gerçekten mükemmel bir evrimdi. 4S ise yine işlemci gücü, kamera kalitesi gibi minor değişikliklerle geldi. Bu değişikliklere devrimsel diyemiyoruz çünkü çenemizin yere düşeceği kadar şaşkınlık yaratacak bir şey ortada yoktu. iPhone 5 ise 4inç ekran boyutuyla iPhone’ları yeni bir dünyaya götürdü. Çünkü Steve Jobs bildiğimiz gibi asla büyük ekran istemiyordu. Çünkü bu tek el ile kullanımı zorlaştıracak en büyük sebepti. Ancak 4inç’lik iPhone çok sevildi ve bu evrim de başarılı bir şekilde geçiş sürecini tamamlamış oldu.
5C hakkında konuşmak istemiyorum. Kişisel fikrim çok güzel olduğu. Peki son çıkan bu iki modelde evrim ya da devrim nerede? Ya da devrim diyebileceğimiz bir yenilik var mı? Bana kalırsa TouchID kesinlikle bir devrim. Tabi ki ilk iPhone’un piyasaya sürülmesi kadar büyük değil ancak tüm markalar fiziksel tuşlarını telefonlardan kaldırırken Apple bu tuşa inanılmaz bir özellik ekledi ve herkesin ağzını açık bıraktı. Evet parmak izi sensörü yıllardır piyasada var. Laptop’larda bir çok büyük markanın üst modellerinde mevcuttu. Ancak ne kadar kullanışlıydı? Ne kadar merak uyandırdı? Ne kadar ilgi topladı ve akılda kaldı? Ne kadarı görevini yerine getirdi?
Dejavu olduk öyle değil mi? Tıpkı ilk jenerasyon iPhone gibi (: Apple’ın farkı da işte tam burada ortaya çıkıyor. Apple bu tip teknolojileri ürünlerine iyi bir şekilde entegre ediyor ve kolay kullanımıyla kullanıcılarda hayranlık hissi uyandırıyor. İşte bu yüzden devrimsel yeniliklere imza atıyor. Daha telefon piyasaya sürülmeden TouchID özelliği piyasayı yıkmış durumda. Tabi bunda NSA olaylarının da payı büyük. ABD’nin tüm firmalarda söz sahibi olduğu ve istediği kullanıcıları izlediği Amerika’yı ve dünyayı şu günlerde sallayıp duruyor. Ancak bu TouchID’nin mükemmelliğini gölgeleyemez. iPhone’un Home tuşuna entegre edilen bu parmak izi sensörü güvenlik açısından telefonları bir seviye daha yukarıya götürüyor. Böylece telefonun kilidini açarken, uygulama satın alırken parmağınızı Home tuşuna dokunmanız yeterli olacak. İşte bu kadar basit!
Son olarak söylemek istediğim bir kaç şey daha var. Son kullanıcılar hala büyük firmalardan inanılmaz ürünler bekliyorlar. Merak ettiğim cevabın sorusu şu? Artık şu telefonlardan nasıl bir yenilik bekliyorsunuz? Yeteri kadar ince değiller mi? Bilgisayarlarda yaptığınız çoğu şeyi yapmıyorlar mı? Binlerce oyun çalıştırmıyorlar mı? Tüm sosyal ağ uygulamaları onlarda yok mu..? Telefonlar günümüzde yeterince evrim geçirdiler ve üstün özelliklere kavuştular. Zaten bunu akıllı saatlerin yavaş yavaş ortaya çıkmasıyla anlıyoruz. Şimdi sıra saatlere geldi. Bakalım onların evrimi nasıl olacak.
Tabi ki Apple cephesinde… (: