
Yazma motivasyonumu kaybettim… Bunun için takipçilerimden özür dilerim. Sizlerden ayrı kalmak beni üzüyor… Ama bazı dönemlerde kendimle kalmak da bataryamın dolmasına neden oluyor.
İş hayatımda Mart ve Nisan ayı çok verimli geçti. Gidişata bakılırsa Mayıs ayı da istediğim gibi bitecek… Sonrası malum. Yaz geldi ve spor sektörünün durağan dönemi başlayacak. Belki de yazmak için bol bol vaktim olur. Tabii ilk fırsatta aile ziyareti de yapmadan olmaz.
Metal müzikleri ne kadar sevdiğimi bilirsiniz… Özellikle yaşım gereği; Metallica ile büyüdüğüm için ona ayı bir sempati duyuyorum. Aslında şöyle demeliyim; Metallica’nın var olması, olgunlaşması süreci benim hayatımın da aynı dönemlerine denk geldi. Bu sebeple Metallica sevgim sorgulanamaz…
Peki ya oyun tutkum… Win 3.1 bilgisayarımda MS DOS komut satırlarına disket oyunlarının uzantılarını yazdığım o günlerden bu günlere pek bir değişiklik göstermedi. Özellikle birinci şahıs nişan oyunlarında önüme gelene sıkmayı çok seviyorum.
FPS oyunlarının atası kim peki? Tabii ki Wolfenstein… Az Nazi avlamadım ömrüm boyunca bir bilseniz… Fakat bu satıları karalama sebebim ne oyun ne de Naziler… (Hitler’in Kavgam adlı eserinin yanında, Nazilerle ilgili çok güzel yaklaşık 7 eser okumuşumdur. 8’de olabilir. Kitaplığa bakmak lazım…)
Bu satırları karalama sebebim, DOOM oyunun akıl almaz müzikleri… Antrenman yaparken son ses METALLICA dinlerim. Yıllardır değişmedi. Değişmez de. Ancak bugün size bir sır daha vereceğim. (Daha önce hangi sırlarımı paylaştığımı da hatırlamıyorum ya neyse…) Evet Mick Gordon imzalı DOOM müziklerini son ses açarak deliler gibi antrenman yapıyorum. Bu sırrım da ortaya çıkmış oldu… Elinizde koz olarak kalsın bakalım.
Bu arada Mick Gordon’un DOOM oyununa yaptığı muhteşem Hard Rock ve Metal müzikleri dışında kendi eserleri de var. Türü seviyorsanız onları da mutlaka dinlemenizi tavsiye ederim. Pişman olmazsınız. Çünkü oyun dünyasında ve müzik dünyasında saygı duyulan bir isimdir kendisi.
Doom Slayer ya da nam-ı diğer Doom Guy; benim oyun dünyasında en sevdiğim karakterlerden biridir. Belki de ilk sıradadır. Hal böyleyken ve 39 yaşımı tamamlayıp 40 yaşıma basmama az bir zaman kalmışken, stres atmak için konsolumu açıp cehennem zebanilerini paramparça etmekten keyif almaya, elim ayağım tuttukça devam edeceğim. (Bu katliamlardan dolayı diğer tarafta da o zebaniler beni paramparça edeceklerdir eminim.)
Bu aralar yazmak için hiç keyfim yoktu. İçimden pek bir şey karalamak gelmiyor. Bazen kendinle baş başa kalmak dünyanın en huzurlu şeyi olabiliyor. Gerçi arada Rau’yu severek stres atmıyor değilim. Simsiyah tüy yumağı kısa kulak şapşal bir kedi kendisi. Son dönemlerde maskotum oldu. Can sıkıntıma ilaç gibi geliyor. Kediler kesinlikle uzaylı…
Ben bu gezegene inemedim abi
Gökyüzü masmavi
Yıldızlar daha iyi
Bu yıldızlar daha iyi…
Sevgilerle.