
Herkesin rutinleri vardır… Bazen farkında bile olmadığımız ancak sürekli tekrar ettiğimiz şeyler. Ya da farkındalıkla yaptığımız eylemler. Kimisi sürekli tekrarlanır durur, kimisi de belirli zamanlarda bilinçli olarak tekrarlanır… Çok da uzatmaya gerek yok aslında.
Benim her sene belirli zamanlarda tekrar ettiğim rutinlerim vardır. Bunları çeşitli kategorilere ayırabilirim. En belirgin olanı, her sene belirli zamanlarda ya da tarihlerde sevdiğim filmleri tekrar tekrar izlemek… Bunu eminim ki bir çocuğunuz yapıyoruz. Bunu yapmamızın en büyük sebebi bu aktiviteden keyif alıyor olmamız. Hem de her defasında. Ve keyif almamızın en büyük sebebi de bir anlam ve değer katıyor olmamız…
Mesela, ben her yeni yıl başlangıcında; Ocak ayının birinde ya da ikisinde Evde Tek Başına serisini seyrederim. Benim için yeni yıl temalı en keyif verici film ne deseler bir saniye bile düşünmeden bu iki serilik filmi söylerim. Bir de bu filmi izlerken olur da kar yağışına falan denk gelirsem; aldığım hazzı ve keyfi size anlatamam. Sıcacık bir kahve ile battaniyenin altında Evde Tek Başına izlemek kadar güzel bir etkinlik sanırım düşünemiyorum…
Blog takipçilerim bazı filmlere ne kadar değer verdiğimi önceki yazılarımdan bilirler. Her sene en az bir kere izlediğim filmlerin başında (ve DVD arşivimin yer aldığı rafın ilk sırasında) GHOST filmi gelmektedir. Hayalet filmini izlemem için belirlediğim bir tarih yok. Ancak filmin romantizmi gereği, soğuk Şubat ayında kesin bir kez izlerim. İçimi ısıtan bir romantizm (ki dramatizm aslında…) bana çok keyif verir. Film 1990 yapımı. İlk izlediğimde kaç yaşımda olduğumu hatırlamıyorum. Belirli bir olgunluğa erişince izlediğimi ve özellikle Unchained Melody (meşhur sahnenin efsane şarkısı) müziğinin anlamını aşkın ve tutkunun görseliyle ne kadar uyumlu olduğunu sanırım yine aynı dönemlerde fark ettim.
Ben bir film eleştirmeni değilim. Ne haddime. Ancak 1990 yılında bazı ödüllere aday gösterilmiş ve yanılmıyorsam 4-5 ödül de almış. Hakkıdır. Bu filmi her izlediğimde Sam (Patrick Swayze) keşke bu kadar erken ölmeseydi deyip duruyorum. Bu kadar güzel gelecek hayallerinin kurulduğu ve aşkın meyvelerinin yeşereceği bir dönemde üzücü bir şekilde gelen ölüm beni hep kahretmiştir. Ama her defasında da sonraki heyecan beni benden alıp götürmüştür…
Genellikle çoğu güzel filmde can alıcı replikler yer alır. Ancak ben Hayalet filminde tek bir repliğe hayranım. Hatta hayran olmanın ötesinde, aklımı ve mantığımı vererek ilk izlediğim zamanda o repliği hayatımın bir parçası haline getirdim. Hatta saygı bile duymaya başladım.
Birbirini deliler gibi seven iki aşığın birbirlerine kelimelerle sevgilerini ifade ettikleri, ancak Sam’in trip yediği o muhteşem replik… Molly (Demi Moore) Sam’e Seni Seviyorum der. Peki Sam’in cevabı nedir? Normal bir ilişki de hemen hemen herkes şu cevabı verir; ben de seni seviyorum; ya da aynı şekilde seni seviyorum… Ama Sam sadece; ben de; der. Molly bu duruma genellikle kırılır…
Fakat bu repliğin inanılmaz bir büyüsü vardır. Seni Seviyorum cümlesi kesinlikle ve kesinlikle sürekli tekrarlanacak bir cümle ya da ifade biçimi değildir. Bana kalırsa da az ve öz söylenmelidir. Ve hatta gerçekten çok ama çok sevdiğiniz, değer verdiğiniz bir ilişkide söylenmelidir. Geçmiş zamanlara baktığımda bu cümleyi ne kadar az kullandığımı ve geçmiş zamanlarda yine bir o kadar trip yediğimi çok ney hatırlıyorum. Ve her trip sonrası açıklama yapmak gereği duyuyordum. Sonra da Hayalet filminden bahsedip, işte bak böyle böyle falan diye derdimi anlatıp duruyordum…
Hala bu konuda netim… Seni Seviyorum demek asla basit ve kolay olmamalı. Çünkü bu çok değerli bir cümle. Anlamı da çok derin. Sürekli tekrarlandığında bir büyüsü kalmıyor benim için…
Bu arada ritüellere dönersek, evet bir Şubat ayı geride kalıyor ve ben yine geleneğimi bozmadım ve Hayalet filmini tutkuyla izlerim. Unchained Melody’nin çaldığı sahnede duygulandım, Oda Mae Brown sahnelerinde tebessümler ettim ve filmin finalinde hazzın doruklarına vardım. Ve ardından DVD’yi arşivimde ilk sıraya, tekrar izleyeceğim o zamanın geleceği güne kadar kaldırdım.
Seni Seviyorum cümlesinin büyüsünden bahsetmişken kapanışı yine çok sevdiğim bir film ile yapmak istiyorum…
2007 yılı yapımı; P.S I Love You… Not: Seni Seviyorum filmi… Ve en sevdiğim repliği…
Uyandığımda istediğim ilk şey yüzünü görmek…
Kalın sağlıcakla…