Pontiği hatırlıyorsunuz değil mi? Yolculuk hikayemizin baş kahramanını… Bu hafta Pontiğe arkadaşı Zıpır eşlik ediyor. Beraber çok farklı bir maceraya atılıyorlar. Hem de eğitici bir hikaye ile bizimle beraber oluyorlar. Haydi beraber Pontiğin bu haftaki hikayesine bir göz atalım.
“ Maceralı Bir Gün… “
Pontik ve Zıpır çok heyecanlıydılar. Çünkü beraber pikniğe gideceklerdi. Hemen hazırlıklara başladılar. Yanlarına piknik sepeti, top, ip ve bir de kavanoz aldılar. Ama kavanozu yanlarına ne için aldıklarını bilmiyorlardı. Hemen yola koyuldular…
Piknik alanına geldiklerinde bir kelebek gibi havalara uçuyorlardı. Bir an inanın ben bile uçacaklarını sandım. Piknik alanında Pontik ip atlamak isterken, Zıpır ise “futbol oynayalım futbol “ diye var gücüyle ısrar ediyordu. En sonunda sek sek oynamaya karar verdiler. Sonra Minnoş teyze “ haydi benim yavrucuklarım yemeğe… “ diye seslendi bizim yaramazlara… “Hemen geliyoruz” diye cevap verdi Pontik, ama yemeğe ancak yarım saat sonra oturabildiler.
Pontik, Zıpır ve bütün aile yemeklerini yedikten sonra voleybol oynamaya başladılar. Ama topları bir ara çalıların arkasına kaçmıştı. Zıpır tam kaçan topu alıyordu ki, toprakta yavaş yavaş yürüyen bir solucan gördü. Zıpır, Pontiğe seslendi ve “Çabuk gel, Pontik. Bilim insanı olacağız” dedi. Pontik bunu duyar duymaz koşa koşa Zıpır’ın yanına geldi. Solucanı görünce “A… Ne kadar da güzel bir solucan” dedi. Zıpır, Pontiğe hemen kavanozu getirmesini söyledi. Pontik ve Zıpır, solucanı alıp kavanozun içine koydular… Bir süre beraber solucanın kavanozun içinde ne yaptığını gözlemlediler.
Pontiğin babası kavanozun kapağına delikler açtı ve kapağı kapattı. Ama içerisine toprak ve yeşillik koymak hiç akıllarına gelmemişti. Pontik ve Zıpır evlerine döndüler. Bu gece Pontik, Zıpırlarda kalmaya karar verdi. İçerisinde solucan bulunan kavanozu yataklarının baş ucuna koydular. 2 gün boyunca solucanı beslemeye çalıştılar. Ama bir hafta sonra solucan çok üzgün ve halsiz görünüyordu. Pontik ve Zıpır bu duruma üzülmeye başladılar. Solucanın bu durumunu annelerine söylediler. Ancak anneleri de sorunun ne olduğunu anlayamadı.
Artık solucan ölecek hale gelmeye başlamıştı. Pontik ve Zıpır onu kendi yaşam alanına, tabiata bırakmaya karar verdiler ve solucanı buldukları yere geri götürdüler. Solucan bir anda ve çok hızlı bir şekilde yuvasına geri döndü. Solucanın çok mutlu olduğu ortadaydı. Pontik ve Zıpır o an anlamışlardı ki; hiçkimse bir canlıyı doğal yaşam alanından alıp başka bir yaşam alanına koymamalıydı. Canlılar her zaman kendi doğasında yaşamalıdır. Çünkü sadece orada mutlu ve sağlıklı yaşayabilirler.
Bu hikayemizin ana fikrini ise Mi SUSAN, son cümlesinde aslında bizlere özetlemiş oldu. Canlılar sadece kendi yaşam alanlarında mutlu ve sağlıklı olurlar. Ve onlara güzel bir yaşam alanı bırakmak hepimizin birinci görevi olmalı.
Sevgilerle…