
Bu masalda mutsuzlar var…
Ne çok yazıp duruyorum son zamanlarda… İyice deliliğe verdim kendimi. Sanmayın alkolden? Benim kafayı bulmam için iki güzel gözün keskin bakışları yeter.
Durun durun, deliliğe devam. Blog sayfamı hatıra defterine döndürdüm resmen. Hani GOGOL’un ünlü eseri gibi; Bir Delinin Hatıra Defteri. Evet o deli benim. Rus edebiyatı da yoruyor be. Öyle çok drama var ki. Resmen fakir edebiyatı. Yoruldum evet…
Antrenmanlar yoruyor. Karbonhidratı azaltmaya çalışıyorum. Yağ kaybetmem lazım. Yoruyor cidden. Belirsizlikler yoruyor, vicdansızlıklar yoruyor…
Baktın bana, gördüm seni… Diyor ya Mabel Matiz. İşte öyle bir delilik benim ki. Yudum yudum içiyorum seni şu an. Gözlerin kalbimin derinliklerinde, en özel yerinde. Karanlıkların içinde;
Seni tekrar görmek dünyalara bedel… O kaçamak bakışlarımda, gözlerimle senin güzel gözlerinin aynı ana denk gelmesiyle hissetmem bir anda o nefretini… Her şeye bedel görmek o güzel yüzünü.
Derken çalar ya hani alarm sabahın köründe. Gerçek miydi dersin sonra kendi kendine… Rus edebiyatı diyordum. Çok zor okuması. Yordu yine beni. Gerçi Suç ve Ceza güzeldi. Hakkını vermek lazım. Ama şu an konumuz bu değil ki.
Deliyim ben… Hatıra defterim de burası. Sonra görünce seni, bir anda heyecan kaplar ya bedenimi. Bilirsin unutulmak dokunur ya her insana… Beni unutma!
Ben ne bileyim, yaşamanın tadı bu mu? Baktın bana gördüm seni… Güzel yüzünü, güzel gözlerini, nefretini, kinini… Sonra uyandım ya hani rüyadan. Kayboldun bir anda. Sana ulaşmaya çalışmanın acizliğini çektim hani. Boşa kürek çektim. Küçüldüm, görünmez oldum.
Sen umursamazdın ya artık. Hiçliğin çabalarını gördün mü peki? Nasıl göresin ki? Karanlık kaplamışken gönlünü. Sahi o gönlündeki? Değerli mi? Değer verir mi?
İnsanlar yoruyor beni. İnanın şu deliye. Rus edebiyatı kadar yoruyor. O bakışlar kadar yoruyor. Umursamazlıklar kadar yoruyor. Derken yine gözümü açıyorum. Bu kez oda karanlık… Sokak lambası yanıyor. Hava buz gibi. Kar yağacak yine diyor herkes. Her kafadan bir ses. Herkes her şeyi biliyor.
Ben çok üzüldüm, sen üzülmedin mi?
Yudum yudum içerken seni, sanma ki odam sessiz… Bana eşlik eden öyle çok ses var ki. Sırayla söylüyorlar hayallerimdeki seni. Sensizliği…
İki hatıra düşünüyorum… Şöyle, delinin bile keyifleneceği türden, en özelinden, güzelinden. Bulamıyorum. İzin vermedin ki buna bile. Sonra bu delinin derdi ne derler? Sahi derdi ne?
Anonim, sektörü gereği belirli araştırma raporlarını okuyan arkadaşım bana ülkenin delilik oranının ciddi anlamda arttığını söyledi. Bunun için araştırmaya ne gerek? Güzel yüzünü görmek yeter… Sonrası malum. Alarm çalar… Gün doğar.
Haruki Murakami’nin İmkansızın Şarkısı kitabı çok güzel. Kesin okumalısınız. Şarkılar dedik mi hatırlamıyorum? A evet, şu seni yudum yudum içmeme eşlik eden şarkılar… Öyle keyifliler ki.
Bir sonbahar kadar yalnız, bir kış kadar savunmasız…
Seni tekrar görmek dünyalara bedel… Güzel yüzünü görmek, gözlerinde bitmek…. Sonra kaybetmek.
Yaz yaz bitmez gerçekten de… Ne kelimeler ne ifadeler. Hatıra defterim misali.
Gelir misin tekrar? Gösterir misin kendini? Temas eder mi gözlerin yeniden gözlerime? Nefretinle, kalbime…
Kalın sağlıcakla.