Başlığı hangi amaçla attığımı bilmiyorum… Kasım ayının sonunda, gecenin bir yarısı, dışarıda sağanak yağmur ve plak çalarımda Hümeyra… Hala en sevdiğim yorumdur, Hümeyra’nın “35 Yaş” şirini söyleyişi. Hatta söylemekten öte, can verişi. Benim yolun yarısına ulaşmamın üzerinden 3 yıl geçmiş. Dante’yi bile kıskanır olmuşum. Kıskanılmaz mı hiç? Onun Beatrice’i vardı. Ölümsüz aşklarda ilk sırayı alır benim için Dante ve Beatrice. Tabii ki burada Dante’nin Beatrice’e aşkını ilan edememesinin büyüsünü de unutmamak lazım. Cennete yolculuğunun simgesidir Dante için Beatrice. Hatta cennetin ta kendisidir.
Görsel olarak neden 5 rakamını kullandım? 2018 üzerinden koca bir 5 yıl geçmiş. Başlığı da sanırım bu sebeple “Geçmişin İzinde” diye attım. Alkol mü? Hayır canım, bir kadeh viski… Hümeyra’yı kuru kuru dinleyecek kadar boş bir entellektüelliğe sahip değilim neyse ki. Hatta bu satırları bile karalayacak frekansa ulaşabileceğimi bile sanmazdım eminim. Hümeya, viski ve biraz dinginlik. Dışarıda yağan yağmurla beraber loş bir ışık… Sadece sessizlik. Bir kaç klavye tıkırtısı; ki bunu kabul edilebilir sayıyorum. iPhone’um “Rahatsız Etme” modunda. Story izleyecek durumda hiç değilim. Sadece dinliyorum, düşünüyorum ve tebessüm ediyorum…
En son 2021 yılında özet yazısı yazmışım. 2022’yi boş geçmişim. Evet; eskiden her sene sonu yaşadığım koca bir yılın özetini yazardım bu sayfalara. Acaba 2022’de gizemli bir karaktere mi bürünmek istemişim; yoksa geleneğin dışına çıkmak mıydı hayalim? Şu an hatırlamıyorum. Ama bu sene de yaşadığım koca bir yılın özetini kelimelere dökmeyeceğim. Hafızamla eş değer, benimle beraber devam etsinler anılarım da serüvenlerine. Belki 3 sene sonra aklıma gelirler, belki de bir daha hatırlanmamak üzere beni terk ederler. Beni terk etmelerini istemem. Terk edilişler çoğu zaman acı verir insana. Anılarımın da yok olup gitmelerini istemem. İyi veya kötü benimle beraber hayatıma eşlik etsinler. Gitmesinler.
Tabi anılar gitmesin dememin sebebini de sizlere itiraf edeyim… Hümeyra tam o sırada “Sessiz Gemi” şarkısını söylüyor bana. “Bir çok giden, memnun ki yerinden… Çok seneler geçti, çok seneler geçti; dönen yok seferinden…” Doğruyu söyleyin gayet de güzel bir gelişme oldu değil mi giriş bölümünden sonra… Belki bir sonraki parça da sonuç bölümünün konusunu belirler, kim bilir?
Şurada bir ay sonra koca bir yıl daha geride kalacak. Dönüp göz ucuyla bakınca; koşturmaca, telaş, endişe… Nefes alıp vermeleri bile unuttuğumuz, birbirini kovalayan günler, aylar. Hepsi ne için? Daha çok para? Daha sağlam statü? Güçlü görünmek? Herkesin amacı farklı evet. Ama herkesin gideceği yer aynı. Benim en sevdiğim parçadır; Aysel Gürel’in muhteşem sözleriyle Onno Tunç’un müziğinin bir araya geldiği Sultan Süleyman şarkısı. Sezen’in yorumunu çok severim. Fakat Mabel kesinlikle favorimdir. Kulaklarımda çınlamaya başladı bile parça… Hayatı fazla ciddiye almayın. Keyif almaya bakın. Bırakın kendinizi; anı yaşayın.
Evet, başlığı hangi amaçla attığımı hala bilmiyorum… Yağmur dışarıda tüm şiddetiyle devam ediyor. Sokak lambasının ışığı salonun içine kadar vuruyor. Fakat camımdaki yağmur damlalarının gözüme daha bir güzel görünmesine sebep oluyor. Turuncu ışınların eşliğinde camdan aşağı doğru süzülmeleri, sanki bana bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar gibi geliyor. Göz yaşı misali…
Sevgilerle.
