Bir yerlere bir şeyler karalayalı ne kadar oldu? Sanırım ilk olarak ilk okul yıllarımızda günlük tutmaya başladık değil mi… Hatta hatıra defterlerimiz vardı; en alt sayfasına maniler karalattığımız. Yaza yaza yaz geldi, çarşıdan kiraz geldi… Minik kilitleri vardı o defterlerin. Anahtarını da odamızda çalışma masamızın çekmecesinde saklardık. Kimi zaman da daha yaratıcı gizli noktalar bulurduk. Sherlock Holmes gelsin de çözsün bakalım o sırrı.
Hatıra defterlerimiz büyüdükçe anlamını yitirdi. Yerine günlükler almaya başladı. Ama dürüst olayım. Ben hiçbir zaman günlük tutmadım. Ta ki yıllar yıllar geçtikten sonra. İçimden bir şeyler karalamak geldiğinde… O da dijital sayfalarda. Fiziksel bir günlüğe sahip olmadım, olmak da istemedim. Sanırım benden sonra da tuttuğum dijital günlüklerim şifreli bir halde, dijital çöplüklerin dibini boylayacak… Her şey ne kadar da dijital ama. Biz de mi öyleyiz?
Bugün kulüpte ekip arkadaşlarımdan bir kaçıyla sohbet ederken, (ki yıllar önce bir eğitmen arkadaşıma da aynı örneği vermiştim…) belki de bilgisayar kodlarından ibaret olduğumuzu söyledim. Tıpkı The Sims oyunu gibi birileri bize komutlar gönderiyor. İhtimal dahilinde mi? Hiç bu konulara girmeye gerek yok. Devre kartlarımızı boşuna yakmayalım. Binlerce yıldır çözülemeyen konu işte. Her kafadan farklı bir ses. Şimdi biz mi çözüm bulacağız; kimsenin bulamadığı bu bilinmeyeni çok olan denklem sorularına?
Başlık neydi: Kaç Yıl Oldu? Ne için kaç yıl oldu? Ben yazmaya başlayalı… Hatırlamıyorum. Sadece yazmaktan keyif aldığımı biliyorum. Tıpkı okumaktan keyif aldığım gibi. Tıpkı müzik dinlemekten keyif aldığım gibi. Tıpkı antrenman yapmaktan keyif aldığım gibi. Yazmak yıllardır sıfırlıyor beni. Son 5 yılımda sıfırlamaktan ziyade biraz eksilere düşürdü ama yazmak kadar güzel bir şey var mı bu hayatta? Çünkü sadece buralara değil, dijital günlüğüme de karaladım onlarca, yüzlerce sayfa… Hafızama yazdıklarım ise… Bende saklı.
Uzun bir ara vermiştim blog sayfama yazmayalı. Yoğun bir iş temposuyla boğuşurken öncelikleri farklı oluyor insanın. Duygular, düşünceler karman çorman olabiliyor çoğu zaman. Bir standarda oturtunca kendine geliyor ve düşünmeye başlıyorsun. İşte o an en doğru zaman oluyor çoğu defa. Yazmak için bir konu bulmak şart değil diyorsun kendi kendine… Öznesi “hayatının en önemlisi” olduğunda yıllarca yazdın da ne oldu sanki? Bu yüzden bu gece içimden yazmak geldi. Yazdıklarımın konusu olmadan içimi dökmek geldi. Bir şeylerden bahsetmek geldi. Bir şeylerden kurtulmak geldi. Sıfırlanmak geldi.
Sevgilerle…
