System.LOG

Kısa bir aile ziyareti… Biraz huzur. Sessiz ve sakin.

Bekle Beni – Zülfü Livaenli

Uzun zamandır kitap okumuyordum. Bir solukta bitirdim. Livaneli’nin dili yine çok akıcı. Sürükleyici bir roman.

Bu aralar Pinterest uygulamasında çok vakit harcıyorum. Çok keyif veriyor. İlgi alanlarıma göre harika önerilerle karşılaşıyorum. Bir sürü de yeni panolar oluşturdum kendime. Tabii ki en sevdiğim panom Jessica. Binlerce pine ulaştı bile.

Şekerden uzak kaçıncı günümdeyim bilmiyorum. Galiba iki hafta oldu. Bu süre zarfında iki defa doğal fıstık ezmesi ve bir defa da kurutulmuş incir yedim. Bunlar dışında ne çikolata, ne tatlı ne de başka bir şey… Meğer şekersiz de keyifli bir hayat geçebiliyormuş…

Ekim ayından bu kadar. Bol bol okuyun. İyi gelir.


Temmuz ayı çok sıkıcı geçti… Sıcaklar bunaltırken çalıştığım sektörün yaz sakinliği bu sıkıcılığı en az üçe katladı. Bir de bunun yanında koca bir ay boyunca tek sayfa bile okuyamamış olmak tuz biber oldu çorbaya.

Tüm bunların üstüne iki gün yatak döşek hareket bile edemecek halde hasta olmak, bir de ardından sanırım antrenmanda yaptığım bir yüklenme sebebiyle günlerce süren bel ağrısı… Kesinlikle tarihe not düşülmesi gereken bir ay oldu benim için.

Koca bir ay elle tutulur bir şey yapmadım sanıyorsanız tabii ki yanılıyorsunuz. Her şeyin bir zıddının olması gibi, yaşadığım olumsuzluklar dışında tabii ki olumlu şeyler de oldu.

O zaman bu ayın şarkısı gelsin;
Midi Culture – Oh Mammy


Haziran ayını şimdiden kapatıyorum… Özetleyecek pek bir şey yok. Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi keyifli bir Montenegro tatilim oldu. Ve tatil boyunca sürekli dinlediğim parça da;

Take Me To The River… (Kaleida)

Fakat Haziran ayının şarkısı sanırım daha anlamlı benim için; haydi o zaman bu ayı şu parçayla kapatalım;

When you’re tired, when you’re lonely
You can just reach out an arm
Know I’ll be there
I’ll help you weather the storm
Us together, nothing’s ever felt more like home
Know I’ll be there
You will never be alone

All I Need Is Your Love Tonight…





Mayıs ayını da geride bıraktık… Çok hızlı geçti. Ne olduğunu pek de anlayamadım. Ancak bir şey var ki bana ilaç gibi geldi. O şey fotoğrafını gördüğünüz Rau. Sanırım bu ay içinde en büyük eğlencem bu şapşal Rau oldu. Yeminimi bozmamak için kendimi zor tutuyorum. Ama hayır eve bir kedi almayacağım. Neyse ki Rau, her krizim tuttuğunda imdadıma yetişiyor…

Bu ay kitap konusunda biraz yavaş kaldım. Ancak dönemsel olduğunun da bilincindeyim.

Ve gelelim bu ay en çok dinlediğim parçaya;

Yolun açık olsun, demek isterdim…
Boğazım düğümlü, sözlerim kayıp.
Bir daha ömrümce, kimseyi sevmem…
Çünkü bu bedende, yüreğim kayıp.

Kalın sağlıcakla.


Bu adamın kitapları akıl almaz derecede güzel… Murakami’nin son kitabını da bir solukta bitirdim. Kitapla ilgili çok bir şey söylememe gerek yok, çünkü Murakami Sonsöz olarak kitabın sonunda ufak bir açıklama yapmış… Tabii oraya gelene kadar 532 sayfayı odaklı bir şekilde okumanızı tavsiye ederim.

Aptallığın Övgüsü – Erasmus
Biraz yordu… Özellikle dipnotları okurken, bir oraya bir buraya savrulup durdum.

Bu arada bir kaç ay önce dinlediğim bir podcast yayınında Avrupalıların yılda ortalama kitap okuma sayısı on ikiymiş.

2025 yılının Mayıs ayının üçte birini geride bırakmışken, önceki yıllarımın kitap okuma rekorunu da kırmış bulunuyorum. Sanırım sene sonunda bir daha kıramayacağım bir rekora imza atacağım.


Havaların biraz güzelleşmesiyle beraber ufak kaçış alanım bu aralar AquaFlorya oldu. Bazen kısa bir kahve molası, bazen de hamburger kaçamakları…

Sigmund Freud – Cinsellik Üzerine
Haruki Murakami – Karanlıktan Sonra

Freud demiş ki; Cinsel nesneye belki de en uzak olan bölge gözlerdir. Ama bu ayrıca kur yapma durumunda cinsel nesnenin güzelliği olarak tanımladığımız özgün şekilde en sık uyarım alan bölgedir…

Geri Halliwell – Mi Chico Latino
Mazhar Alanson – Ah Bu Ben

“Zaman geçiyor, ama hiçbir şey olmuyor…”
– Karanlıktan Sonra


17 Mart 2025. 23:49… Ne söyleyebilirim ki? Yazık oldu.

Ramazan ayı AVM’de semazenler eşliğinde geçti. İçimiz o saatlerde ciddi anlamda imanla doldu. Huzur vericiydi.

Roket Bilim Kurgu dergi serisine devam… Ve Haruki Murakami okumaya devam… Sputnik Sevgilim. Çok güzel bir kitap. Beni şaşırtmadı.

Bol bol pikap keyfi. Özellikle Hümeyra ve Sezen Aksu geceleri

Son bir kaç haftadır p.tesi günleri yaklaşık 15 – 20 dakika haftalık işkence dozu… Daha ne kadar devam edecek?

Kulüp aylık hedeflerinin aşımı… Tebrikler güzel ekibim.

16 antrenmanla geçen gün. (Bol bol acı ve küfür…)

Geçer geçer, daha öncekiler gibi…
Bu da geçer, neler neler geçmedi ki?
Yine düşer, deli divane gönlüm…


Mart ayının ortasına geldik… Dünyanın en özel hayvanları olan kedilerin özel ayı. Diledikleri kadar yaramazlık yapmakta özgür oldukları o ay. Fakat kedi besleyenler bilir ki, kediler diledikleri zaman istedikleri her şeyi yaparlar. Ve bizler de bu gerçeği tüm şeffaflığıyla kabul ederiz. Neyse, işte fotoğrafta bir Florya kedisi… Kulübe geçerken yürüdüğüm yolda gördüğüm aşırı güzel ama bir o kadar da gergin bakışlı kedi… “Hayırdır kardeşim neden çekiyorsun” bakışı atan kedi… Florya’nın insanı kadar kedisi de garip sanırım.

Florya serüvenimin bu sene son bulmasını istiyorum… Tam olarak çözemiyor olsam da galiba bu semt bana iyi gelmedi. Çok şey kattı ancak mutlu etmedi.

Bu sevimli kedinin kuyruğu yok. Ama kadrajda belli olmuyor. Belki de asabiyetinin sebebi o kuyruğu kaybetme serüveninin bir sonucu olabilir.

Kediler… Dünyanın en özel hayvanları. Bence hepsi uzaylı. İnsanlığı gözlemlemeye ve bizleri delirtmeye gelmişler.


Make Love Not War

Şubat sonu… Kabulleniş. Boş bekleyiş.

ROKET. Bilimkurgu Öykü Dergisi serisi.

Rezonans Kanunu.

Biraz konsol, biraz kafa dağıtmaca.

Bol bol düşünce seansları.

Berkay – Gel Gel

Vurdun acısı daha geçmedi,
Biliyorum, geçecek.
Ama öyle ağır konuştun ki ardından,
O, gittikçe gerçek…
– Özdemir ASAF


Şubat ayının ilk haftasını geride bırakmışken galiba dengede kalma sürecim devam ediyor… Kafamı boşaltmak için fırsat buldukça antrenman yapmaya çalışıyorum.

Celal Şengör – Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor

DUMAN – KUFİ

Daha az Americano

İnsanlarla daha az iletişim, daha az sosyal medya

BattleStar Galactica, The OFFICE, Two And A Half Men

Bol Bol Pinterest

EuroSport ile her türden spor keyfi…

Haftalık Oksijen gazetesi ve aylık Edebiyat dergileri

Biraz da ufak tefek hayaller, beklentiler, özlemler…


DENGE…

Önceki yılları hatırlıyorum… Koca bir senenin özetini çıkarırdım ay ay. Öyle çok yaşadığım şeyleri not alırdım ki, koca bir senenin özetini rahatlıkla çıkarabilirdim. Ardından yavaş yavaş kaybetmeye başladım bu özelliğimi. Zamanla sakinlik, dinginlik, macera arayışı olmayan bir yaşam çok daha keyifli gelmeye başladı.

Ocak ayında dengede kalmaya çalıştım. Her yönden. Kendimle ilgili yeni bir şey keşfettim; eskisinden çok daha anlayışlıyım. Çok daha sakinim. Çok daha fazla empati kurabiliyorum. Asla negatifliğe odaklanmıyorum. Sanırım pandoranın kutusunu açtım farkında olmadan. Dile kolay 40’a kapı dayandı… Asla kin gütmeyen, her şeyi anlayışla karşılayan bir karaktere büründüm.

Kısacası dengedeyim. Üzülüyorum; tadında. Seviniyorum; ayarında.

Bir kitap daha bitti… Tıpkı ömürden bir bir geçip giden sayfalar gibi.

Dengeyi keşfettim dostlarım… Sessizliği, sakinliği.

“Sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan…”


Son iki System Log paylaşımımı evden çıkarken çektiğim fotoğraflarla paylaşmışım… Bir önceki keyifliyken bunda hafif bir tebessüm var. İyi mi kötü mü bilmiyorum. Biri gündüz, biri gece… Neyse. Boş verin gitsin.

Akşam eve her döndüğümde Sezen dinliyorum son bir haftadır… Hatırlar mısınız bilmem; Vazgeçtim parçasını yıllarca dinleyememiştim. Sebebini bir çok kez yazmıştım. Artık dinliyorum. Çok da keyif alıyorum. Şu melodilerin sihrine bir türlü aklım ermiyor… Nasıl o titreşimler kalbimize ulaşıp duygulara hayat veriyor, bilen lütfen anlatsın.

Seneye disiplinli bir antrenman programı ile başladım. Ciddi anlamda yağ kaybı var. Six pack olmasa bile karın bölgemi Insta story’lerimde yer verdiğim o utanç verici tabloların olduğu haline geri getireceğim. Ama bu kez paylaşım olmayacak.

2025 yılında hayatımda bir değişiklik olacağını hissediyorum. İyi mi kötü mü onu kestiremiyorum.

Ocak ayının ortası bile olmadı ama bir kitap bitti. Yılda 20 kitap hedefime kaldı 19. Geçen seneyi 21 kitap ile tamamlamışım. Kalınlıklarını ya da içeriklerini çok irdelemeye gerek yok. Cin Ali kitapları değil sonuçta. Ama bu sene de minimum 20 kitap bitecek…

Yazamıyorum… İnanın bana yazamıyorum. Bakmayın buralara bir şey karaladığıma. Daha fazla yazmak, haykırmak istiyorum bazen. Ama yapamıyorum. Neden böyle olduğunu da anlayamıyorum. Bazen içimde fırtınalar koparken sadece susuyorum…

Ve bir çok şeyi hala anlayamıyorum…


Her beyaz giydiğimde neden aklıma Minas Tirith geliyor… Sanırım saçlarım ve sakallarım da iyice beyazladı. Bundan dolayıdır ki LOTR’e gönderme yapmadan duramıyorum. Ha bir de Ak Gandalf var değil mi? Henüz o kadar yaşlanmadım… Herkes gibi ben de 2025 beklentilerimi bir yerlerde kaleme aldım. Sadece kendimin görebileceği çok özel ve gizli bir yerde hedeflerim ve beklentilerim yer alıyor. Hatta bugün Eda ile mail ortamından konuşurken (ki kaç yıl oldu artık sayamıyorum mail ile haber kurmaya başladığımız tarihten beri…) bu durumun yıl başlarında herkesin uyguladığı saçma bir aktivite olduğunda hem fikir kaldık. Gerçi ironik bir soru sordu bana; şiir yazmaya devam ediyor musun diye. Güldüm geçtim o sıra ekrana bakarken. Evet; herkes gibi ben de geleneği bozmadım ve 2025 hedeflerimi belirledim. Uçuk kaçık olmayan, ulaşamadığımda da karalar bağlamayacağım küçük sevimli hedefler… Belki de şurada kendi başına yaşayan küçük bir hedef vardır. Arkadaşlarının yanına gelmesini bekleyen… Bob Ross açayım da Youtube’da biraz hayal gücümü geliştireyim.


Uzaylı değil, Arenapark müdürleri… Eski ve yeni Arenapark MacFit’ten bu müdürler geçti! Gerçi bir tanesi hala devam ediyor. Adamı kulübünden etmeyelim. MAC TOGETHER etkinliğimiz bu sene de gerçekleşti. 120 kulübün tüm yöneticileri ve merkez ofis ekibi ile yaklaşık 500 kişinin yer aldığı harika iki gün yoğun ve eğlenceli bir tempoyla geçti… Tabii ki hatırda kalan ikinci gün sınırsız eğlence ve alkolün olduğu, kafaların çakır keyif olduğu saatlerdi. 2024 yılının da sonuna yaklaştık. Bakalım yeni yıl neler getirecek?


Far Cry 5 akmıyor… Benim için efsane her zaman Far Cry 1 olmuştur. Herkes üçüncü seriyi beğenir. Ama birinci oyunun başarısı ve efsanesi olmasa üçüncü oyun olabilir miydi? Hele ki en iyi çevresel etkileşime geçtiğimiz ikinci oyunu hatırlarsak… Neyse, Far Cry 5 akmıyor.

İmkansızın Şarkısı – Haruki Murakami… Bu adamın tüm kitaplarını okuyacağım! Kendime hedef koydum. İki kitabı tamam… Ve kesinlikle kalitesini gösteriyor. Şimdi sırada diğer kitapları var.

Plaklar çok pahalı… Ederi bu tutarlar değil. Neden güzel şeylere sahip olmak için servet harcamamız gerekiyor?

Çanakkale… Kasım ayında çok daha sessiz ve güzelsin! Keşke hep yıllar öncesi gibi keşfedilmemiş o güzelliğiyle kalsaydı şu sokaklar. Hafızalarda güzel anılar, hoş hatıralar.


Koca bir Eylül ayını geride bıraktık. Nasıl başladı nasıl bitti anlamak güç. Keyif verici okumalar; Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu, %100 Kendiniz Olun… Yeni başladığım kitaplar… Bol bol spor. Yoğun bir iş temposu, entrikalar ve gereksiz koşturmalar. Saçma sapan bir Rings of Power dizisi… Doğum günü kaçamağı. Minimum kredi kartı harcamaları, maksimum günlük kahve tüketimleri. Saçma sapan dırdırlar, sessiz sakin karanlıkta oturmalar… Biraz ondan biraz bundan ve yeni bir aya başlangıçlar.


Çanakkale yine keyifliydi. Sadece biraz kalabalıktı. Okulların açılmasını beklemeden yaptığım ziyaretin sonucu da diyebiliriz. Instagram engeliyle geçen koca bir haftama bakma fırsatım da oldu bu kısa kaçamağımda. Elime telefonumu daha az aldığımı fark ettim. Meğer ne çok gereksiz yere uygulamayı açıp paylaşımlara bakıyor muşum… Bu arada uzun süredir Instagram kullanımımı ciddi oranda azalttım. Ancak akabinde X ve Reddit kullanımım arttı. Sanırım ciddi anlamda bir şeyleri takip etmeye çalışmak bir ihtiyaç halini aldı. Ama paylaşım yapmak konusunda iyi anlamda seçici olmaya da başladım. Hatta otu, böceği çekip her anını paylaşan insanlara da garip bir şekilde bakmaya başladım. Attığın her adımı hangi sebeple paylaşmak istersin ki? Her konuda aşırı seçici ve şüpheci yaklaşımlarım tecrübeyle eş değer evrimleşmeye devam ediyor. İnce eleyip sık dokuyorum. Her konuda bu böyle. Sanırım yaş aldıkça daha da şahsına münhasır olmaya başlıyorum. Başak burcu olmanın da vermiş olduğu ekstra bir cinslik söz konusu. Bu beni daha da mutlu kılıyor. Tahammül seviyem aşırı düştü ve buna bağlı olarak da sessiz kalıp aksiyon alma tepkim hızlandı. Tavsiye ederim. Daha mutlu ve huzurlu olacaksınız.


Ne kadar yoğun bir Temmuz ayıydı; bir çırpıda geçti gitti…

* Yarım kalan kitaplar

* Yeni bir Layout düzeni

* Son gün gerçekleştirilen hedef aşımı

* Bir çırpıda biten The Boys 4. Sezon

* Bol bol dinlenen Megastar Tarkan Kuantum 51

search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close